“İşini doğru ve iyi yapan bayi her zaman ayakta kalacak”

Beyaz eşya sektöründe Türkiye’nin en büyük sivil toplum kuruluşu olan ve birçok büyük üretici firmanın üye olduğu Türkbesd’in yöneticileri ile Dağıtım Kanalı dergimizin Youtube söyleşilerinde bir araya geldik.

TÜRKBESD Başkanı Can Dinçer, TÜRKBESD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Semir Kuseyri ve TÜRKBESD Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Yavuz dernekle, sektörle ve bayilik teşkilatı ile ilgili sorularımızı yanıtladılar.

Türkbesd son yıllarda üye sayısını artırmaya devam ediyor ve yerli-yabancı birçok üretici firma üye olmaya devam ediyor. Ancak bazı büyük üreticilerin halen üye olmadığını görüyoruz. Bu bağlamda derneğin genel yaklaşımı nedir?

Can Dinçer: Öncelikle Dağıtım Kanalı’na ve Yıldırım Beye beyaz eşya ve perakende sektörlerine uzun yıllardır verdikleri emekler için çok teşekkür ederim. Dernek olarak tüzüğümüzde yaptığımız değişiklikle yalnızca üretici firmalara değil aynı zamanda Türkiye’de perakende sektöründe beyaz eşya ya da küçük ev aletleri alanında hizmet veren tüm markalara bir davette bulunduk. Bu şirketleri tek bir çatıda ve platformda buluşturmayı hedefledik. Geldiğimiz noktada da üye sayımız 5’ten 10’a çıktı. Yerli ve uluslararası firmalar da üye konumda. Türkbesd üyelerinin uluslararası arenada çok ciddi bir tecrübesi var. Bütün uluslararası kuruluşlara üye olduğumuz için gelişen ve gelişmekte olacak her türlü yeni tasarıların, yeni kanunların, yeni regülasyonların anında tüm Türkiye’ye bilgi aktarımını yapıyoruz. Kapımız standart ve kurallarımıza açık olan herkese açık. Sahip olduğumuz bilgi birikimini Türkiye’deki tüm üreticilere vermek istiyoruz. Platformumuzun esas amacı bu. Sağlıklı bir şekilde tüm bilgi akışını paydaşlarımıza vermek. Aynı şekilde uluslararası firmaları da davet ediyoruz. Tüm ekibimiz bununla birebir uğraşıyor. Küresel oyuncuları Türkiye’deki yan sanayi ve üreticilerle tanıştırmayı hedefliyoruz. Dyson, Electrolux, Miele gibi firmalar var bünyemizde. Türkiye’den son olarak Arzum katıldı. Kısacası adil ticaret isteyen, doğru bilgiyi verecek ve standartlarımıza uyacak her türlü küçük ya da büyük fark şirket etmez, kapımız herkese açık.

Beyaz eşya fiyatları hem uluslararası hem de yerel birçok farklı faktöre göre değişiyor. Özellikle yıllık ÜFE oranlarını da göz önüne aldığınızda yıl sonuna doğru nasıl bir fiyatlandırma politikası bekliyorsunuz?

Can Dinçer: Kesin ve net bir rakam vermek doğru olmayacaktır. Çünkü her bir üyemiz kendi inisiyatifi ve şartları doğrultusunda fiyatlandırma yapıyor. Ancak son 7 aydır hammadde fiyatları tüm dünyada inanılmaz ölçüde arttı. Bunun nedenini iyi anlamak gerekiyor. Çünkü gelecek için ışık tutacak bize. Öte yandan beyaz eşya sektörü pandemiyi şanslı olarak geçirdi çünkü hem Türkiye’de hem de dünyada tüketiciler sağlıklı yaşam için gıda saklama ve hijyen unsurlarından dolayı ellerindeki ürünleri değiştirme trendine girdi. Bu trend halen devam ediyor. Yüksek bir taleple karşı karşıyayız. Ancak bunlar olurken ani sıçrayışlar ve değişiklikler de oldu. Pandeminin yayılımı, aşılama oranlarının yüksekliği, burada sağlanan başarı ve ülkeler arasındaki değişiklikler öne çıktı. Tam rahatlıyoruz derken şimdi de Delta Virüsü ortaya çıktı. Bu bakımdan talebin nasıl devam edeceği konusunda soru işaretlerimiz var. Hammadde fiyatlarındaki artışa ek olarak bir de lojistik sorunu ortaya çıktı. Kurlardaki artışı da buna ekleyebilirsiniz. Hammaddenin çoğunluğu yurt dışından geliyor. Lojistik fiyatları da inanılmaz ölçüde artış gösterdi. Örneğin ABD inanılmaz derecede sağlık ürünleri ithalatı yapıyor ve buraya büyük bir lojistik akımı var. Pandemi nedeniyle işlerde meydana gelen yavaşlamayı da düşündüğünüzde buradaki konteynırın normal iş akışına dönmesi uzun süre alıyor. Limanlarda da yaşanan sıkıntılar var. Biz bunu Türkiye’de çok hissetmesek de ortaya çıkan durumlar nedeniyle beyaz eşya üreticileri oldukça zor durumlarda kaldı.

Buna ek olarak enflasyon yüzde 17,5 olarak açıklanıyor ancak üretici nezdinde bu rakam yüzde 40 civarında. Beyaz eşya üreticileri de bunu tolere etmeye çalışıyor. Çok büyük baskılar var üzerimizde. Kısacası fiyatların üzerinde hammaddedeki yükseliş, lojistik maliyetlerinin artışı ve kurdaki oynamalar büyük etkiler yaratıyor. Fiyatlarda aşağı yönlü bir değişim de olabilir. Burada da Türkiye’deki üretim kapasitemize güvenebiliriz. Tüm firmalar bu dönemi bir şekilde yönetmeye çalışıyor.

Beyaz eşya istihdam açısından da Türkiye’nin en önemli sektörlerinden biri. Her 50 kişiden birinin bu sektörde çalıştığı ifade ediliyor. İşsizlik oranlarını da göz önüne aldığınızda bu sektöre girecek gençler için önerileriniz nelerdir?

Can Dinçer: Gençler artık dijital dünyaya oldukça meraklılar ve bu da bizi oldukça mutlu ediyor. Türkiye’de beyaz eşya sektörü de bu anlamda çok kritik çünkü dijitalleşme anlamında oldukça önde bir sektör. Gerek mühendislik, gerek müşteriler, müşteri kanalları gibi alanlarda beyaz eşya sektörünün çok parladığını düşünüyorum. Son dönemde değerimiz çok yükseldi. Önümüzdeki dönemlerde de bu artışın ve bu değer yükselişinin devam edeceğini düşünüyorum. Çünkü günün sonunda tüketici beyaz eşyanın önemini tekrardan anladı. Geleceğimiz özelinde düşündüğünüzde tüm dünyada bir enerji sıkıntısı da var. Artık yeşil enerjiyi konuşuyoruz. Bununla ilgili dönüşümleri konuşuyoruz. TÜİK verilerine göre Türkiye’deki enerjinin %20’den fazlası evlerde tüketiliyor. Bu çok önemli veri. Bunun da büyük bölümü bizim ürettiğimiz ürünlerden geliyor. Elektrik fiyatlarının artığı ve kaynakların kısıtlı olduğu bu dönemde Türkbesd üyeleri gibi Ar-Ge’ye yatırım yapan firmalarımız var. Sanayi Bakanlığımız da Avrupa Birliği’nin yeni enerji regülasyonlarına geçiş yaptı. Bu çok önemli. Artık ürünlerimiz enerjiye çok daha duyarlı ve verimli olacak. Bu bakımdan tüm dünyada dijitalleşme trendi var. Bilimin, Ar-Ge’nin, teknolojinin gelişmesi ile beyaz eşya sektörü de 360 derece, çok kapsamlı bir sektör haline geldi. Gençlerin buraya tekrardan yönelmesi bizi çok mutlu ediyor. Örneğin Türkiye’nin göz bebeği savunma sanayi sektörüne çok mühendisler yolluyoruz. Çünkü beyaz eşya sektöründe bilgi birikimi müthiş.

Beyaz eşya sektörü zincir mağazalar, e-ticaret, ihracat, discount marketler, geleneksel kanal, Horeca kanalı, promosyon kanalları veya kurumsal satışlar olmak üzere birçok kanalda satış yapıyor. Bunların içerisinde geleneksel kanal en önemlilerinden biri. 1955’ten bugüne kadar gelen geleneksel kanalın büyümesi devam ediyor. 2030 yılına doğru giderken gelecekte nasıl bir vizyon bekliyorsunuz ve bayileri sizin gözünüzde nasıl görmek istiyorsunuz?

Semir Kuseyri: Geleneksel kanal bugüne baktığımızda kolay oluşan bir kanal değil. Yıllardır büyüklerimiz, abilerimiz 1960’lı yıllardan itibaren bugüne kadar çok büyük emeklerle bu kanalı büyüttüler. Zaman içerisinde kanal ayrışımları da oldu Türkiye’de. 1980’li yılların özellikle sonundan itibaren gerçekten doğru yerde, doğru insanlar, şık mağazalarda tüm Türkiye’de mağazalarını daha güzel göstermeye başladılar. 2020 yılı ve daha sonraki yıllarda bayilerin durumunu değerlendirmek için şirketlerin bu konuyla ilgili olarak kendi vizyonlarını belirlemesi gerekiyor. Geleneksel kanallarla yapılan satışlar satışlarımızın hemen hemen %90’ını oluşturuyor. Her şirketin ayrı bir çalışma disiplini ve stratejisi var. Türkiye’de 81 il, 980 ilçe var ve baktığımızda metropoller satışın ağırlığını oluşturuyor. Genel olarak baktığımızda da 2. ve 3. nesilleri görüyoruz. Hatta 4. nesil gördüğümüz yerler de var. Burada devamlılığı esas olan, daha yüksek metrekarelerde bulunan ve daha şık mağazalar hayatını sürdürmeye devam edecek. Ürün çeşitliliği daha da farklı olan yan sektörlerden alacağımız çeşitlilikle büyümeyi düşünüyoruz. Geleneksel kanalda bugün kredi kartı oranlarıyla senetle satış yapılan oranlar farklılık arz edebiliyor. Anadolu senetle satışa ağırlık veriyor. Kredi kartları komisyonları çok yüksek fakat bayi kar marjları eskisi kadar yüksek değil. Özellikle masraflı yerlerde mağazaları barındırmak çok kolay olmuyor bu süreçte. Ancak firmaların vermiş olduğu yan desteklerle hayatlarını devam ettiriyorlar. Türkiye’deki tüketici profilleri gün geçtikçe daha da değişiyor. Tüketici beklentileri daha da artıyor. Daha güzel mağazalarda, dokunarak ürün almak istiyorlar. Burada online satış da devreye giriyor. Özellikle online satışın devreye girmesiyle şirketler kendi online sitelerinde satış yapmaya başladılar ve burada bu satışların bayi kanalı üzerinden yapılması gerekiyor. Fakat 2035-2040 gibi yıllara gidilmek isteniyorsa bence şirketler bu kanal stratejilerini daha fazla ayakta kalabilecek şekilde ve karlılıkları biraz daha yukarı çıkaracak şekilde pozisyonlaması gerekiyor. Rekabet bugünlerde buna çok fazla müsaade etmiyor. 2030 ve sonrası için firmalar kendi geleneksel kanal stratejilerini, bayi kanalı üzerinden daha doğru planlamalı ve daha şık mağazalarda gitmeli. Şu anda 7.500 civarı büyük münhasır kanal dediğimiz ve dolaylı olarak 15 bine yakın beyaz eşya satan mağaza var. Belki bugün bu sayı Türkiye ortamında biraz fazla olabilir. Ancak konsept mağaza olarak tabir ettiğimiz yerler özellikle Anadolu’da zamanla bu sayı daha da fazlalaşacak. AVM’lerin kapanması ve burada yaşanan değişimler nedeniyle cadde mağazalarının daha ağırlıklı olacağını düşünüyorum. Cadde mağazalarının yaşam döngüsünü devam ettirmesi için özellikle insan kaynağı konusuna dikkat etmeleri gerekiyor. Mağazaların geniş konseptlerde olmasına dikkat etmeleri de gerekiyor. Biraz daha ürün çeşitliliği konusunda şirketlerin genel stratejilerini değiştirmeleri lazım.

Beyaz eşya perakendecileri ve bayileri yaklaşık 10 yıl önce Beyper adıyla bir çatı kuruluşu oluşturdular ve bu dernek çatısı altında çok güzel faaliyetlerde bulunuyorlar. Örneğin İzmir’de bir toplantıda beyaz eşya bayilerinin domatesin, peynirin, makarnanın satıldığı yerde beyaz eşya satılmasın diye bir talepleri olmuştu. Bu gerçekten ses de getirdi. Beyaz eşya perakendecilerin kurmuş olduğu bu derneğin taleplerini nasıl görüyorsunuz? Size göre beyaz eşya gerçekten nerede satılmalı?

Mehmet Yavuz: Bizim için bayilerin ayrı bir yeri var ama tüketicilerin her türlü ürüne ulaşması bizim istediğimiz noktalardan biri. Bu konuda bizim görüşümüz yasaların belirlediği çerçeveler doğrultusunda ilerlemek. Tüketicilerin de istedikleri ürüne ulaşma hakları var.

Can Dinçer: Sadece Türkiye’de değil, dünyada e-ticaret konusu çok öne çıktı. Pandemi öncesinde de dünyanın en iyi sokaklarında, caddelerinde birçok dükkanın boşaldığını gördük. Amerika’da da böyle oldu. E-ticaret gelmesiyle birlikte mağazacılık bitiyor, bitti dendi. 10-15 yıl öncesinde özellikle Amerika’da tartışılan bir konuydu. Günün sonunda neyi gördük? Hayır bitmedi, bitmeyecek. Çünkü işin doğasında insanların sosyalleşme ihtiyacı var. İnsanların ürüne dokunma, kullanma ve deneyimleme isteği var. Bu her yerde böyle olacak. Açıkçası kötü olan, işini iyi yapamayan e-ticaret firmaları kapatacak. Bunun örneklerini de gördük. Aynı şekilde mağazalar da batacak. Aslında müşteriye iyi hizmet veremeyen kim olursa olsun, markalar olsun, kanallar olsun önümüzdeki dönemde daha hızlı şekilde kaybolacak. İster online, ister offline olsun herkes için geçerli bu. Türkiye’deki bayi teşkilatının, bayi hizmetinin son derecede yüksek seviyede hizmet verdiğini düşünüyorum. Tabi ki aralarında görece olarak daha kötü olanlar olabilir, belki onlar için bazı sıkıntılar olacaktır ama ülkede hizmet verenin işinin daha azaldığını hiç görmedim. Buna dünyanın her yeri dahil. Bunun için hizmet kalitesi, bilgi kalitesi çok değerli. Öyle bakanların her zaman kazanacağını düşünenlerdenim.

Ticaret Bakanlığı’nın yayınladığı ve e-ticaret bilgi platformu’nun hazırladığı araştırmada 2020 yılı internet satışlarında sektörler bazında ” iade –iptal “işlemlerinin dağılımını gösteren grafikte, beyaz eşya ve küçük ev aletleri sektörü %46 ile en çok iade işlemi yapılan sektör olarak görünüyor. Koskoca Beyaz eşya ürünlerinin bir ayakkabı ve gömlek gibi kolayca iade ediliyor olması hem satıcıları hem üreticileri oldukça zor duruma sokuyor, internet iadeleri konusunda görüşleriniz nelerdir?

Mehmet Yavuz: Beyaz eşya belirttiğiniz gibi hacimli bir ürün. Tekstil ürünü gibi dene, tekrar gönder, sisteme dahil olsun gibi bir ürün değil. Burada montajı söz konusu. Yani buzdolabı ya da ankastre seti düşündüğümüz zaman bunun montaj edilmesi lazım. Tekrar sökülüp iade edildiği zaman hem hijyen kuralları gereği kullanılan bir ürünü tekrar kullanmak maalesef mümkün olmuyor. Hem de hacminden dolayı bozulan bir ambalajı tekrar düzgün bir şekilde paketlenmesi mümkün olmuyor. İade sürecinde de oldukça fazla hasar meydana geliyor. Dolayısıyla bu ürünlerin birçoğu tekrar sisteme dahil edilmeyip hurda veya başka bir şekilde kenara çekiliyor. Biz bu konuda Ticaret Bakanlığı ile gerekli görüşmeleri yapıyoruz, iletiyoruz. Biz burada hem müşteriyi hem üreticiyi koruyacak şekilde bir düzenleme talebimiz var sürekli iletiyoruz.

Korsan servislik ve sektöre zararları konusunda Türkbesd olarak her hangi bir çalışma yaptınız mı? Sektörümüzün içinde yer alan Satış sonrası hizmetler derneği çalışmalarından bilginiz var mı?

Mehmet Yavuz:  Açıkçası bu dernekle ilgili bir gündem oluşturup değerlendiremedik. Servis konusunu basın toplantılarımızda ve farklı platformlarda uzun dönem dile getirdik. Bu konuda yetkili kurumlarımızın attıkları adımlarla birlikte servis sistemi devreye girdi. Biz üreticiler olarak da kendi internet sitelerimizde tüketicilerimizin yetkili servislerimize rahatlıkla ulaşması için donanımları ve imkanları kendilerine sunuyoruz. Aynı şekilde bu tür yaşanan mağduriyetleri gidermek adına her üye şirketimiz kendisi devreye girip bunları çözmekle uğraşıyor. Evet bu bir sıkıntı ve biz de uzun bir süre bunu dile getirdik basın toplantılarımızda. Çözüm konusunda yetkili makamlarla görüştük servisler devreye girdi ve rahatladık. Biz de kendimiz, bütün üreticiler internet sitelerimizde detaylı bilgilendirmelerde bulunarak tüketicilerimizin doğru bilgiye ulaşmasını sağlıyoruz. Çıkan mağduriyetlerin takipçisi olup çözmeye çalışıyoruz.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*