Ne içtiğimi bildiğim ve bir seremoni ile hazırlanan kahve beni mutlu ediyor

Kahve Uzmanı / Eğitmen (Profesyonel Barista) Gökçe Gökçe

Kahveye olan ilginiz, tutkunuz nerede, ne zaman başladı? Bu konu hakkında nasıl eğitim alarak kendinizi geliştirdiniz?

İlkokul çağımda ailemin Türk kahvesinin yapılışını öğretmesiyle başladı sanırım. Aile apartmanında büyüdüm. Özellikle hafta sonları kahvaltıdan sonra herkes bir araya toplanır, sohbetler edilir, kahveler içilirdi. Önceleri, küçük olduğumdan, benden yaşça büyük olan kuzenim yapar ben de ona yardım ederdim. Zaman geçtikçe “Gökçe’nin kahvesi çok güzel oluyor, o yapsın” cümleleri artmaya başladı. Bence benim gönülsüzlüğüme motivasyon olsun diye söylüyorlardı ama yıllar geçti hala hep ben yaparım 😊 Artık işim de oldu…

Bir de tabi granül kahve çok tüketilirdi bizde. Babam çok içerdi. Büyüdükçe ben de içip sevmeye başladım. Farklı tatlar denemeyi, kendime göre yiyecek/içecek uydurmayı da seven biriyim. Kahveye krem şantiler, çikolatalar karıştırmaya başladım. Bunların hepsini granül kahveyle yapıyordum çünkü başka kahve bilmiyordum.

Üniversiteye başlamamla caffe latte, filtre kahve gibi kelimeler girdi hayatıma. Her kahveyi deneyip, her birinden ayrı keyif aldım ve kahveyi öğrenmeye kesin karar verdim. Çok sevdiğim bir zincir kahvecide part time çalışmaya başladım. Şirket içi eğitimlerde de çok hevesli ve istekli olunca, Speciality Coffee Association’ın akredite eğitmenlerinden, uluslararası geçerliliği olan sertifika eğitimi aldım ve eğitmen olarak çalışmaya devam ediyorum hala. Okumayı da çok sevdiğimden, kahve ile ilgili hangi kitabı, dergiyi bulursam alıyor ve öğrenmeye devam ediyorum.

Kahve kültürü konusunda en başarılı bulduğunuz ülkeler hangileridir? O başarının arkasında neler vardır?

Kültür söz konusu olunca başarılı veya başarısız diye kategorize etmek yanlış olur. Ancak kahve kültürü konusunda en çok ilgimi çeken Nordik ülkelerdir. Dünyada kişi başı en çok kahve tüketilen ülkeler de yine aynıdır. Finlandiya, Norveç, Danimarka, İsveç… İsveç’te fikasız bir günlük hayat düşünülemez örneğin. Fika, her şeye bir ara verip, kaba tabirle hayatı durdurup kahve içmek anlamına gelir. Yanında bir tatlı da şart tabi 😊 Şirketlerde fika için belirlenmiş molalar vardır. Hatta yeni tanıştığınız kişi fikaya davet eder de gitmezseniz hoş karşılanmaz, saygısızlık olarak kabul edilir.

Nordik ülkeler bizim alışkın olduğumuz kavurma derecesinden daha az kavrulmuş kahve tercih ederler, bu da kahvedeki yanık tatları azaltıp daha farklı aromaları hissetmenizi sağlar. Asidite daha yüksek olduğundan ekşi tatlar ön planda olur. Ülkemizde üçüncü dalga kahve akımının yayılmasıyla birlikte biz de bu tatlara erişebilir olduk artık. Çok koyu kavrulmuş kahve tercih edip yeniliklere uzak olanlar için ise bir opsiyon bile değil bu kahveler.

Sizin vazgeçemediğiniz içecek, demleme yöntemi ya da vazgeçemediğiniz kahve çekirdeği var mı?

Yeniliklere ve farklı tatlar denemeye çok açık biri olduğum için tek bir türe bağımlı kalamıyorum. Pour over demleme, Aeropress ve moka pot sıklıkla tercih ettiğim yöntemler. Sütlü içeceksem de flat white veya cortado hazırlıyorum. Çekirdek olarak ise Latin Amerika çekirdeklerini daha keyifli buluyorum.

Üçüncü dalga kahve akımı nedir, Türkiye’de nasıl bu kadar hızlı yayıldı ve en önemlisi siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?

1900’lerin başlarında, granül kahve ile başlayan akım birinci dalga olarak adlandırılıyor. Suya karıştırıp eriterek tükettiğimiz kahveler pratik olması sebebiyle çok tercih edilmesine rağmen, işlem gördükleri için, çeşitli sağlık gerekçeleri ve yeni tat arayışları dolayısıyla yerini ikinci dalgaya bırakıyor.

İkinci dalga ise 1960’ların sonunda, zincir kahvecilerin açılması ve caffe latte, cappuccino gibi espresso bazlı kahvelerin hayatımıza girdiği dönem. Bu dönemde, kahve çekirdekten öğütülerek hazırlanmaya başlıyor ve çok daha iyi tatlar alınıyor. Kafelerin artıp sosyal ortamlar yaratması ve paket kahve (karton bardakta) servisi yayılıyor.

Üçüncü dalga kahve akımı ise bizi nitelikli kahve deyimiyle tanıştırıyor. Şu an içinde bulunduğumuz bu akımda, kahvenin hikayesi de işin içine giriyor. Kahve hangi ülkede, hangi rakımda yetişti, hangi familyaya ait, hangi işleme yöntemi kullanıldı, ne zaman hasat edildi ve ne zaman kavruldu gibi detay bilgilere erişebiliyoruz. Bunların yanında çok farklı demleme ekipmanları da ortaya çıktı. Aynı çekirdeği farklı ekipmanlarla demlediğinizde bambaşka tatlar alabiliyorsunuz. Bu çok yönlülük ve farklı aromaları tadabilme keyfi üçüncü dalgaya olan ilgiyi oldukça arttırdı ve kahvenin bambaşka bir dünya olduğunu gösterdi. Nasıl daha da iyi kahve içeriz’e cevap bulabilmek için sürekli çalışmalar yapılmaya devam ediliyor, hatta bu kahveleri yetiştiren çiftçiler dahi eğitimlerle ve daha iyi çalışma koşullarıyla destekleniyor. Ne içtiğimi bildiğim ve bir seremoni ile hazırlanan kahve beni mutlu ediyor. Dördüncü dalganın ne getireceğini merakla bekliyorum.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*