Kendisi küçük ama, etkisi büyük!..

Sürdürülebilirlik ve Araştırma Danışmanı GTAlliance Sürdürülebilirlik Danışmanlığı Kurucusu Ali Gizer

Yeni arkeolojik bulgular, kadın ve erkeğin iş bölümü ile ilgili olarak, bize öğretilen bilgilerin kökten bir şekilde yanlış olduğunu gösteriyor. Uzun yıllar erkeklerin egemen olduğu arkeoloji bilimi bulguları tam da istediği gibi yorumlayarak, taş devrinden beri erkeklerin avcı, kadınların ise toplayıcı olduğuna inandırdı bizi. Yani erkek avlanmaya gider, kadın ise kabilede barınma ve temizlik işlerini yapar, etrafta ne bulursa toplar ve erkeğin getirdiği avı pişirir, yemek yapar; bir de çocuk yapar, bakar-büyütür ve nesli devam ettirir. Ama böyle değilmiş! Meğer asıl avcılar kadınlarmış.

Kadının işi ne?

Eurostat tarafından 2019 yılında sonuçları açıklanan bir araştırmaya göre, çalışmanın dışında kalan sürede bir bireyin genel olarak günlük yaşamının 8-9 saati uykuda, 4-6 saati sosyal etkinliklerde ve 2-3 saati ise ev işlerinde geçiyor. Tabi bunlar çok genel ortalamalar; neredeyse bütün ülkelerde bu oranların erkek ve kadının yaşamındaki oranları çok farklı.

Ev işleri söz konusu olduğunda kadının üzerine düşen yükün erkeğin çok üzerinde olduğunu görüyoruz. Türkiye’de ise bu oranlar kadının aleyhine çok daha kötü.

Çalışıyor olsa dahi, kadınların %95’i ev işlerine çok geniş bir zamanını ayırırken, erkeklerde bu oran ancak %53,4 (Şekil-1). Türkiye’de ortalama bir kadın günlük yaşamının ortalama 5 saatini ev işlerine ayırırken, erkeklerin ayırdığı zaman ise ancak 1.5 saat. Ayrıca erkeğin ev işlerinde seçiciliği de var, öyle her iş yapmıyor evde (Şekil-2).

Şekil-1 Erkek ve kadının ev işlerine katılım oranı (Eurostat)             

        Şekil-2 Erkek ve kadının ev işlerine ayırdığı zaman (Eurostat)

Peki bu neden önemli? Küresel ölçekte cinsiyet eşitliğini sağlamayı hedeflediğimiz günümüzde, kadınların kişisel gelişime zerre faydası olmayan sonsuz ev işleri ile uğraşmak zorunda kalmaları hemen her alanda da geri kalmalarına neden oluyor. 2017 yılında kaybettiğimiz İsveçli istatistikçi Hans Rosling çamaşır makinesinin büyükannesi ve annesine büyük etkisine vurgu yaptığı TED konuşmasında, bu makine sayesinde onların kazandığı zamanı kendi gelişimleri için nasıl kullanabildiklerini anlatıyor. Bu harika konuşmaya YouTube’da “Hans Rosling and the Magic Washing Machine” araması ile ulaşabilirsiniz.

Türkiye’de “evin hanımı” erkek!

Bizde ise durum çok düşündürücü. TÜİK’in 2022 tarihli “İstatistikler ile Kadın” araştırması sonuçlarına göre Türkiye’de ev işlerinin neredeyse tamamı kadınlar tarafından yapılıyor.

Ülkemizde sırasıyla; çocuk bakımının % 94’ü, çamaşır yıkamanın (makineyle bile olsa), bulaşık yıkamanın (makineyle bile olsa), yemek yapmanın, evin günlük toplanması ve temizlenmesinin % 85’i, sofranın kurulup kaldırılmasının % 84’ü, akşam çay servisi yapmanın, basit dikiş işlerinin % 83’ü, ütü yapmanın ve evin haftalık/aylık temizliğinin ise % 81’i kadınlar tarafından yapılıyor. Buna göre de, evin gerçek “hanımı”nın – hem de tam karşılığı ile – elini sıcak sudan soğuk suya sokmayan erkek olduğu ortaya çıkıyor.

Erkek akşam çayı dahil her türlü ev işinin kadın tarafından karşılanmasını doğal hakkı olarak gören bir anlayışsa sahip. Ne yazık ki bu anlayışın eğitim gibi temel farklılaşmalar ile dahi değişmediğine şahit oluyoruz (Şekil-3).

Şekil-3 Erkek ve kadının ev işlerini yapma oranı (TÜİK)

Şekil-4 Cinsiyete göre kadının çalışmasına bakış (TÜİK)

Ev teknolojisinin etkileri

Ev teknolojisi – ne yazık ki kadının üzerine kalan – ev işlerinin daha az sürede yapılmasına olanak sağlarken, diğer yandan erkeğin de “ben bu işten anlamıyorum” mazeretini elinden almayı başarıyor.

Bulaşık ve çamaşır yıkamak-kurutmak tek tuşa indirgenen bir eylem iken, akıllı pişirme ürünleri ile yemekten çaya kadar her şeyi kısa sürede halletmek mümkün. Evin temizlenmesi henüz emekleme aşamasında olsa dahi yakın gelecekte robotik bir çözüm olarak yaşamımıza girecek. Yakın gelecekte kadın ve erkek olmasından bağımsız olarak, insanın verimsiz ev işlerinin önemli bir bölümünden bu küçük aletler ile kurtulacağı aşikar.

Ev teknolojisi, verimsiz ev işlerinin yükünü kadının üzerinden alırken, kazandırdığı zamanda kadının kendi kişisel gelişimine zaman ayırmasına olanak sağlama potansiyeline sahiptir. Kadının küresel ölçekte yaşanan ekonomik ve sosyal gelişimin içinde olabilmesi ve bundan yararlanabilmesi, kendi gelişimine zaman ayırabilmesi ile mümkün olacaktır.

Ancak küçük ev aletlerinin bu olumlu etkisinin karşısında hala değişmeyen bir anlayışın zihinlere kazındığını görmek üzüntü verici.

Yeni binyılın ilk çeyreğini arkasında bırakmak üzere olan Türkiye’de ne yazık ki okuryazar dahi olmayan kadın oranı % 6 seviyesinde. TÜİK verilerine göre günümüzde erkeklerin % 70’i istihdama dahil iken, kadınlarımızda bu oran ancak % 30 seviyelerinde. Kadın istihdamın içinde görülmediği için işsizlik verilerinde dahi adı geçmiyor.

Kadının kendi gelişimine zaman ayırmasını ve bir iş ve gelir sahibi olmasını hane bütçesine katkı seviyesine indirgeyen anlayışa göre her 10 erkekten 7’si aile geçimi için zorunlu değil ise kadının çalışmasının gerekli olmadığına inanıyor. Yani kadının çalışması onun finansal özgürlüğü için değil, aile gelirinin zorunluluğu için gerekli. Buna karşılık her 10 kadından 5’i ise sağlıklı bir aile hayatı için kadının düzenli bir işi olması gerektiğinin farkında (Şekil-4).

Ev teknolojisi üreticisi şirketlerin bu mevcut durumun farkında sorumlu bir arge anlayışı içinde olmaları gerekli görünüyor. Bir yandan ev işlerine harcanan zamanı azaltıcı çalışmalara odaklanırken, reklamlarından başlayarak tüm iletişimlerinde de erkeğin ev işlerine dahil olması yönünde bir çalışma içinde olmaları gerekiyor.

Küresel hedeflerimiz çok net. Çok yakın bir gelecekte tüm ekonomik faaliyetlerimizde ve en net olarak istihdamda kadının katkı ve varlık oranının % 50 olmasını hedefliyoruz. Bu bir hedeften ziyade bir zorunluluk. Kadının geleceği yakalaması ve gelecekte var olabilmesi, onun verimsiz iş yükünden kurtulması ile mümkün olabilecektir.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*