Türk kahvesini “dinamik ve olumlu” çağrışımlar yapan bir marka ismine dönüştürmeyi hedefliyoruz

Turkish Coffee Lady Vakfı tarafından tasarlanan ve kahvenin farklı şekillerde hazırlandığı 7 şehirde çekimleri yapılan belgeselle Türk kahvesi kültürü ABD'de tanıtılacak. Türk kahvesinin sunum ve hikayelerinin yabancı toplumlara etkili şekilde anlatılmasını hedefleyen belgesel vakfın kurucusu Gizem Şalcıgil White tarafından hayata geçiriliyor. Projenin detaylarını ve belgeseli White ile konuştuk.

Türk kahvesinin dünyada tanıtımı konusunda önemli bir görev üstleniyorsunuz. 2009 yılından beri sürdüğünüz bu misyondan ve son dönemde yaptığınız çalışmalardan kısaca bahseder misiniz? 

Turkish Coffee Lady markasının kurucusu olarak, 2009 yılından beri Türk kahvesinin yurtdışında bilinirliğini arttırmayı misyon edindim ve bu girişimim aracılığıyla 12 yılı aşkın süredir Türk kahvesi kültürünün yurtdışında daha fazla tanınmasını sağlıyorum. 2012’den beri gönüllü bir kahvesever ekip ve gezici bir Türk kahvesi kamyonu ile başta ABD, Avrupa, Kanada olmak üzere dünyayı şehir şehir dolaştım. Bu süreçte, kapsamlı bir pazar araştırması da yapmış oldum ve Türk kahvesine olan ilgiyi keşfettikten sonra bu kültürel misyonu daha profesyonel ve uzun süreli yapabilmek adına kendi işimi kurmaya karar verdim. 2017’de değerli ekibimiz ile beraber ABD’deki ilk Türk kahvesi kafe zincirini başlattık. 2020 yılında ise, dünyanın ilk kahve diplomasisi vakfı olan Turkish Coffee Lady Vakfı’nı başkent Vaşington’da kurduk.

Pandemi sürecinde, ortağım ve değerli mentorüm Ahmet Şerif İzgören ile beraber Türkiye’nin kültürel miraslarından ilham alan ve kadın girişimcileri güçlendirmeyi hedefleyen kahve harmanlarımızı tasarladık. Gurme kahve ürünlerimiz, ülke markasına katkıda bulunmak adına İstanbul, Mardin gibi tarihi kentlerin isimlerini temsil ediyor. Turkish Coffee Lady tematik ürün serisinin içinde geleneksel, dibek kahvesi, damla sakızı lezzetlerinde dört adet farklı aroma bulunuyor. Harmanları özel olarak gastronomi uzmanı Cenk Girginol tarafından hazırlanan ve mikro sanat ustası Hasan Kale’nin telve ile çizdiği eserleriyle tasarlanan ürünlerimiz Türkiye’de online olarak TurkishCoffeeLady.com ve Turkish CoffeeLady.com.tr adreslerinde satışa sunuluyor. İlaveten, kadınların toplumu kalkındırmanın taşıyıcısı olduğu inancıyla Kovid-19 sürecinde kadın girişimcileri desteklemek adına tasarlanan kahve harmanlarının her bir paket satışından yüzde 5’lik bir geliri kadın girişimciliğini destek amaçlı vakfımızın kadın güçlendirme programlarına bağışlıyoruz.

Son olarak, yakın zamanda Turkish Coffee Lady markası, Facebook ve Instagram’ın resmi business kanallarında kapsamlı bir şekilde tanıtıldı. Ünlü moda tasarımcısı ve fenomen Tan France’in sunduğu “Boost My Business” programının konuğu olduk ve bir sosyal girişim olarak pandemi sürecinde yaptığımız çalışmaları anlattık. Ayrıca, Facebook for Business’in T Brand Studio ile yaptığı bir reklam anlaşması aracılığıyla Turkish Coffee Lady, tüm Amerika genelinde bu tanıtım programı için seçilen altı küçük işletme sahibinden biri olarak The New York Times gazetesine marka hikayesi ile haber oldu, biz de Türk kahvemizin ismini bu önemli platformlara taşıyabildiğimiz için büyük gurur duyduk. 

Kısa süre önce çekimlerini yaptığınız ve 5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Günü’nde gösterime girmeyi hedefleyen “Anadolu’nun Türk Kahveleri Öyküleri” belgeselini hazırlıyorsunuz. Bu çalışmanın detaylarından bahseder misiniz? 

Kurucu başkanlığını yürüttüğüm Turkish Coffee Lady Vakfı olarak, geçtiğimiz yıl Vaşington Belediye Başkanı Muriel Bowser’dan “Dünya Türk Kahvesi Günü”ne ilişkin bir beyanname almayı başarmıştık. Bu yıl yine 5 Aralık’ta kutlayacağımız “Dünya Türk Kahvesi Günü” için Arzum Okka ve mikro sanat ustası Hasan Kale’nin değerli katkılarıyla, Türkiye’nin yedi bölgesinden farklı sunum ve hikayeleri ile zenginleşen bir Türk kahvesi belgeselini Aralık ayında Amerika Birleşik Devletleri’nde bir turne ile yayınlamayı öngörüyoruz. Bir kültürel markalaşma girişimi olan bu belgesel ile tarihin ilk kahve pişirme yöntemi olan Türk kahvesinin 500 yıl önce dünyayı nasıl değiştirdiğini ve Anadolu’da yüzyıllardır yaşayan farklı kahve kültürlerinin birbirinden ilginç hikayelerini yabancı toplumlara aktarmayı hedefliyoruz.

Ödüllü Cinec Film işbirliğinde hayata geçirilecek olan bu yapımın çekimleri, Mardin, Şanlıurfa, Gaziantep, Ege, Kapadokya, Safranbolu, İstanbul ve Ankara’da gerçekleştirildi. UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Mirasları listesinde yer alan Türk kahvesi ve geleneğinin eşsiz hikayesini bu yapım eşliğinde ABD’nin beş ayrı eyaletinde yapılacak kültürel etkinlikler ve mikro sanat dehası Hasan Kale’nin canlı gösterileri kapsamında aktarmayı hedefliyoruz. Kahve kültürünün İstanbul’dan Avrupa’ya, sonra dünyaya nasıl yayıldığını günde 400 milyon adet kahve tüketen Amerikalı kahveseverlere anlatmaya hazırlanıyoruz.

Sizce Türk kahvesi dünyada yeterince tanınıyor mu? Daha geniş kitlelere bu bilgiyi yaymak için ne tür çalışmalar yapılması gerekiyor? 

Türk kahvesi 500 yıllık bir Türk markası ve aynı zamanda dünyanın ilk kahve pişirme yöntemi. Ülkemizi globalde temsil eden bu değerli kültürel mirasımız, 16. yüzyıldan beri dünyaya yayılan kahve kültürünün başlangıç noktası olarak bugünkü dev kahve sektörünün oluşmasına önayak olmuş. Dünyada üretilen bütün kahve öğütücülerinin ayarı Türk usulüne göre yapılmış ve üretilen çoğu kahve öğütücüsünde Türk kahvesi (en ince çekilen – finest) seçeneği bulunuyor. Ancak, dünya tarihinde çok önemli bir yere sahip olan bu kültürümüz yurtdışında yeterince tanıtılmadığı ve tüketilmediği için hala keşfedilmeyi bekleyen zamansız bir cevher.

Öte yandan, Türk kahvesinin kendine has yavaş pişirme yöntemiyle dünyanın ilk gurme kahvesi olmasının yanısıra sağlığa faydaları da öne çıkarılırsa dünya pazarındaki payını artırabileceğini öngörüyorum. Şu anda hızla büyüyen bir gurme kahve trendi var ve insanlar artık kahve ritüellerini birebir deneyimlemek istiyor, bu nedenle başka kültürlerin özel yapım kahve çeşitlerine yöneliyorlar. Türk kahvesinin taşıdığı potansiyeli anlamak için toplum olarak da bu 500 yıllık kültürümüze daha çok sahip çıkmalı ve marka değerini arttıracak stratejik çalışmalara ağırlık vermeliyiz. Önemli bir ihracat kalemi haline gelebilecek bu milli içeceğimizin ana üreticilerinin yeni nesil kahve makine üreticileri ile ortak bir vizyonda buluşarak iyi bir altyapı oluşturmalar, ve bu girişimlerin kamu-akademi-basın destekli uzun vadeli PR çalışmaları ile mutlaka desteklenmesi gerekiyor. Ayrıca, yurtdışındaki baristaları Türk kahvesi kültürü konusunda eğitmek ve günümüzün internet ve sosyal medya teknolojilerinden yararlanarak Türk kahvesinin genç nesillere hitap edecek gastronomik ve sanatsal özelliklerini etkili şekilde aktarmak gerekiyor.

Bu nedenle biz Turkish Coffee Lady markası olarak, kahve ve kahvehane kültürünün 16. yüzyılda dünyaya bizim topraklarımızdan yayılma hikayesini bir strateji olarak benimsiyoruz, ve ülkemizin her köşesine işlemiş kahvehane kültürümüz global arenada daha çok değer görsün istiyoruz. 12 yıldır Türk kahvesini yurtdışında tanıtan bir marka olarak, kahvemizi artık kültür turizminin ötesine geçirip 500 yıldır yaşayan kültürünü dünyaya ihraç etmemiz için doğru zamanın bu zaman olduğunu düşünüyoruz. Türk kahvesinin gastro diplomasi özelliği aracılığıyla ticari ilişkilerin geliştirilmesini ve ülke markasına katkıda bulunmayı amaçlıyoruz.

Son dönemde tüketicilerin de kahveye olan ilgisi arttı ve farklılaştı. Bu değişimi nasıl görüyorsunuz? Sizce Türk Kahvesi yeni dönemde popülerliğini artıracak mı? 

İki yıla yakın bir zamandır içinde bulunduğumuz pandemi dönemine rağmen, kahve sektörüne her geçen gün yatırımlar katlanarak artıyor, çünkü bu belirsiz süreçte bile kahve tüketimi her şeye rağmen devam ediyor. ABD Ulusal Kahve Birliği’nin raporuna göre, özellikle genç ve sosyal nüfus gurme kahve trendinin büyümesinde etkili bir rol oynuyor. Müşteriye özel bir deneyim yaşatan ve yüksek kalite hizmeti sunan konsept kahve mağazaları da özel yapım kahve menüleri ile pazarda paylarını arttırmaya devam ediyor. Diğer taraftan, yine pandemi ile değişen ortamda paket kahve satışları giderek artarken Specialty Coffee Association Derneği’nin açıklamasına göre; pandemi sürecinde Amerika’da özel yapım kahveyi tercih edenler artık evlerinde yeni kahve türleri denemeye başladılar, ve yüzde %47si evde kahve yapmanın rahatlığını sürdürmeyi tercih edeceğini paylaştı. Ayrıca, evinde kahve yapmak için makine alımı yapanlar çevreye zarar vermemesi için az israf yapan kahve çeşitlerine yöneliyorlar. Çünkü, iklim değişikliği ile beraber yaşanan hava koşullarındaki farklılıklar, artan yağmur miktarı ve aşırı sıcaklar nedeniyle kahve üreticilerinin kaliteli kahve çekirdeği yetiştirmekte yaşadığı zorluklar fiyatların ciddi oranda artmasına neden olacağı ve üretimin azalacağı öngörülüyor. 

Tüm bu olumsuzluklara ve hızla değişen alışkanlıklara rağmen, bugün dünyanın kalbine giden yol kahveden geçiyor ve sürekli büyüyen bu $100 milyar dolarlık pazar yeni ürünler ve sunumlar arayışındayken doğa dostu olan Türk kahvesinin pazar payını arttırması için büyük bir atılım yapılabileceğini düşünüyorum. Türk kahvesinin eşsiz lezzeti ve kişiye özel sunumu yabancı toplumlara doğru şekilde tanıtılırsa potansiyelinin çok yüksek olduğuna inanıyorum. Örnek olarak, ABD’de yaşayan popülasyonu çok yüksek etnik nüfuslara bakıldığında, özel yapım kahvenin özellikle Asya ve Hispanik toplumlar arasında daha popüler olduğunu görüyoruz. National Coffee Association USA Derneği’nin son araştırmasına göre, bu kesimler “kahve deneyimi” adı altında yeni lezzetler ve sunumlar arayan bir özelliğe de sahip. Her ne kadar kahve çekirdeği ülkemizde yetişmiyor olsa da, kahvemizin yüzyıllar boyunca toplumsal ilişkileri şekillendirmiş ve kendi kimliğini taşıyan bir kültürel miras olması bu farklı hedef kitleleri için keşfedilmeyi bekleyen bir cevher. Öte yandan, yeni pazarlara açılırken Türk kahvesinin lezzeti ve sunumu hakkında oturmuş bazı olumsuz algıları değiştirmek ve yurtdışında farklı etnik kesimlerin kahvemize sahip çıkmasının da önüne geçilmesi büyük önem taşıyor. Bu bağlamda, Turkish Coffee Lady olarak sosyal girişimciliği destekleyen inovatif hikâyesiyle Türk kahvesini farklı bir dille anlatan yeni jenerasyon bir iş modelinin yerel pazarın ilgisini çekeceğini öngörmekteyiz. Halktan halka iletişimi kültürel arası köprülerin kurulmasıyla sağlayan Türk kahvesini “dinamik ve olumlu” çağrışımlar yapan bir marka ismine dönüştürmek ülkemizin kalkınması için uzun vadede önemli ticari katkılar da sağlayacaktır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*