Avukatlık Kanunu 35/A Uzlaşmasına Özet Bir Bakış

Ticari hayattaki uzlaşma kültürümüz, günümüzün teknolojik ve bilimsel gelişmeleri, hukuksal süreçte insan popülasyonunun çeşitlenerek genişlemesi ve insanlar arası etkileşimin yüz yüze olmaksızın artma hızı sebebiyle oldukça zaafa uğramıştır.

Dergimiz yazarlarından Av. Özer Düzgel'in makalesidir

Her ne kadar teknik imkanlar yargılamayı kolaylaştırsa da hukuki süreçler son derece uzun ve gerek tacirler gerek vatandaşlar gerekse de hukukçular açısından yıpratıcı olabilmektedir. Bu sebeple hak sahibinin hakkına ulaşmasında yargılamaya alternatif uyuşmazlık yolları gündeme gelmektedir. Hele ki yaşamakta olduğumuz döviz-faiz krizlerinin önümüzdeki süreçte tacirler arasında ortaya koyacağı kaçınılmaz uyuşmazlıkların, mahkemesiz çözümlenmesi büyük bir gerekliliktir. Bunların başında ise uzlaşma ve arabuluculuk gelmektedir. Bu yazımızda sizlere maalesef tacirlerimizin uzak durduğu Avukatlık Kanununun 35/A uzlaşmasından söz edeceğiz. Bilindiği üzere bu uzlaşma yönteminin arabuluculuk yasal düzenlemesi ile bir ilgisi yoktur ve bu düzenleme yasalarımızda uzunca bir zamandır bulunmaktadır.

Yasal düzenleme şöyledir:Avukatlar dava açılmadan veya dava açılmış olup da henüz duruşma başlamadan önce kendilerine intikal eden iş ve davalarda, tarafların kendi iradeleriyle istem sonucu elde edebilecekleri konulara inhisar etmek kaydıyla, müvekkilleriyle birlikte karşı tarafı uzlaşmaya davet edebilirler. Karşı taraf bu davete icabet eder ve uzlaşma sağlanırsa, uzlaşma konusunu, yerini, tarihini, karşılıklı yerine getirmeleri gereken hususları içeren tutanak, avukatlar ile müvekkilleri tarafından birlikte imza altına alınır. Bu tutanaklar 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanununun 38 inci maddesi anlamında ilâm niteliğindedir.” (Av. K. m. 35/A).

Bu kanun maddesi avukatlara tarafları uzlaşmaya davet ve uzlaştırma yetkisi ve misyonu vermektedir. Kanun koyucunun amacı, yargı birimlerinin iş yükünü azaltmak ve hak sahiplerini haklarına en kısa sürede kavuşturmaktır.       

Uzlaşmanın süresi bu hususta çok önemlidir. “Dava açılmadan” ya da “dava açılmış olup da henüz duruşma başlamadan” uzlaşma teklif edilmelidir. “Henüz duruşma başlamadan” ifadesinden ilk celse anlaşılmalıdır. Bu anlamda duruşma gününün verilmiş olması önem arz etmemektedir. Yani en geç ilk duruşma başlayıncaya kadar taraflar uzlaşmaya davet edilmiş, uzlaşma sağlanmış ve usulüne uygun tutanak altına alınmış olmalıdır.

Elbette bu süre geçtikten sonra da uzlaşma sağlanabilir ve tutanak altına alınabilir. Ancak bu uzlaşma 35/A uzlaşması olarak nitelendirilemez. Ortaya koyulan irade bir borçlar hukuku sözleşmesidir ve 35/A uzlaşmasının sonuçlarını doğurmaz.      

Uzlaşmanın konusu tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebilecekleri konulardır. Buna göre tüm taşınır, taşınmaz ve alacaklara ilişkin konularda uzlaşma sağlanabilir. Ancak boşanma, ayrılık ve nesep gibi tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği konularda bildiğimiz anlamda bir yargılama şarttır. Bu konularda 35/A uzlaşması mümkün değildir.

Uzlaşma davetinin şekli ile ilgili bir düzenleme bulunmadığından şekil serbestisi vardır diyebiliriz. Ancak elbette ispat konusunda yazılı şekil kolaylık sağlamaktadır. Ayrıca vekaletnamede sulh olma yetkisinin bulunup bulunmadığının bir önemi yoktur. Zira uzlaşma kurumu avukat ile müvekkilin birlikte yürütmesi gereken bir süreçtir. Bu sebeple dava sürecini yürütmekten farklı olarak uzlaşmada müvekkil ile birlikte hareket şarttır.

Karşı tarafın daveti kabul etmesi üzerine, taraflar arasında uzlaştırma görüşmeleri başlar (Yönetmelik m. 16/I). Uzlaştırma müzakereleri, aksi kararlaştırılmadıkça, yalnızca uyuşmazlığın taraflarının ve avukatlarının katılımıyla gerçekleştirilir (Yönetmelik m. 16/V). Bununla birlikte, taraflar isterlerse, görüşmelere katkı sağlayacak bir tercümanı ve/veya uyuşmazlık konusu ile ilgili olan tanık ve/veya bilirkişileri de görüşmelere davet edebilirler (Yönetmelik m. 17/II, c. 3)

Uzlaşma görüşmeleri avukatlar tarafından yönetilir. Bu sebeple iki tarafın da avukatlarının uzlaşma görüşmesi öncesi görüşerek vakanın hukuki değerlendirmesini ve uyuşmazlık konularını belirlemeleri yerinde olacaktır. Uzlaştırıcı avukatlar, taraflar için uygun bir müzakere ortamı yaratarak hukuki yardım sağlarlar. Uzlaşma görüşmeleri gizlidir. Uzlaştırma müzakereleri sırasında taraflarca veya avukatlarınca yapılan beyan ve ikrarlar, uzlaşmanın sağlanamaması hâlinde geçerli olmayıp, uzlaşma konusuyla ilgili olarak açılmış veya daha sonra açılacak davalarda taraflar aleyhine delil olarak kullanılamaz ve açıklanamaz (Yönetmelik m. 16/VI).      

Uzlaştırma görüşmeleri sonunda uzlaşma sağlanırsa, uzlaşma konusunu, yerini, tarihini, karşılıklı yerine getirmeleri gereken hususları içeren tutanak, avukatlar ile müvekkilleri tarafından birlikte imza altına alınır. Bu tutanaklar 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 38. maddesi anlamında ilâm niteliğindedir (Av K. m. 35/A, c. 2 ve c. 3). Adeta bir mahkeme kararı gibi icra edilebilecektir. Tutanak, her iki taraf avukatı ve taraflar tarafından birlikte imzalanmalıdır. Sadece avukatlar veya sadece asiller tarafından imzalanan bir tutanak uzlaşma tutanağının sonuçlarını doğurmayacak, dava dışı sulh tutanağı olarak değerlendirilecektir.

Görüleceği üzere ticari partner ve paydaşlarınızla olan uyuşmazlıklarınızda Avukatlık Kanunu 35/A Uzlaşması, siz değerli perakendecilere masrafsız, hızlı ve en az zarar doğurarak sonuç alan bir hukuki imkan yaratmaktadır.

Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere bol kazançlı günler dileriz.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*