
Markanızdan kısaca bahseder misiniz?
Arzum, 1966 yılında kurulmuş bir marka. Yani neredeyse 60 yıldır Türk insanının evinde, mutfağında yer alıyoruz. Dört nesildir aynı çatı altında büyüyen, gelişen bir hikâyeden bahsediyoruz. Bugün gıda hazırlamadan kişisel bakıma, kahve makinelerinden ütüye kadar yüzlerce ürünümüz var ve 50’den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Ama Arzum’u anlatırken benim için en özel tarafı Türk kahvesi… Çünkü biz sadece küçük ev aletleri üreten bir şirket değiliz, aynı zamanda 500 yıllık bir kültürü dünyaya taşıyan bir markayız. UNESCO’nun Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne giren Türk kahvesini, Arzum OKKA markamızla hem geleceğe aktarıyor hem de dünyanın dört bir yanında tanıtır hale geliyoruz. Ben hep şunu söylerim: Biz ürün üretmiyoruz, biz kültür taşıyoruz. Arzum’un farkı da tam burada.
Kahve makineleri pazarındaki konumunuzdan söz eder misiniz?
“Türk kahvesi makineleri denince Arzum OKKA artık ayrı bir yerde duruyor. Dünyada doğrudan fincana servis yapan ilk Türk kahvesi makinesini geliştiren marka biziz. Yine Türkiye’nin ilk ve tek karıştırıcılı sütlü Türk kahvesi makinesi de OKKA Rich Spin Pro. Bu inovasyonlarla hem Türkiye’de hem de dünyada kahve kültürüne yön veriyoruz. 2024’te Türkiye’de kahve makineleri pazarı 5,7 milyar TL’ye ulaştı, 2,9 milyon adet satış oldu. 2025’in ilk yarısında pazar 3,6 milyar TL’ye geldi. Biz de OKKA olarak adet bazında ikinci, ciroda üçüncü sıradayız. Ama benim için asıl kıymetli olan şu: Dünyada kahveyi doğrudan fincana servis eden ilk Türk kahvesi makinesi bizim imzamızı taşıyor ve bugün 50’den fazla ülkede satılıyor. Üstelik ihracatta kilogram başına 26 dolarlık bir değerden söz ediyoruz. Türkiye ortalamasının 1,42 dolar olduğu bir yerde bu, Arzum’un katma değer vizyonunun en somut kanıtı.
2025 yılı kahve makineleri pazarı nasıl geçiyor, yıl içinde yakalanan fırsatlar ve tehditler size göre nelerdir?
2025 küresel belirsizliklerle geçiyor ama aynı zamanda fırsatların da olduğu bir dönem. Evde kaliteli kahve deneyimine olan talep artıyor. İnsanlar farklı kahve çeşitlerini evlerinde denemek istiyor. Bu da hem espresso hem Türk kahvesi makineleri için ciddi bir fırsat. Tabii maliyet artışları, hammadde fiyatlarındaki yükseliş ve döviz dalgalanmaları sektörün önünü zaman zaman zorluyor. Bizim burada farkımız, Ar-Ge ve inovasyona yatırımlarımız. Türkiye, Çin, Avrupa ve Malezya’daki üretim ağımızla esnek ve dirençli bir yapı kurduk. Yani krizler karşısında hızlı tepki verebiliyoruz. Ben buna ‘krizi fırsata çevirmek’ diyorum.
Türk Kahvesinin çeşitlenmesi ve yayılması hangi stratejilerle sağlanabilir?
Türk kahvesi, Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği’nin yoğun çalışmaları sayesinde 2013 yılında UNESCO tarafından somut olmayan kültürel miras ilan edildi. Biz de Arzum OKKA olarak bu mirası geleceğe taşımak için çalışıyoruz. Birincisi ürün inovasyonu: Sadece klasik Türk kahvesi değil, sütlü, aromalı ya da farklı pişirme yöntemleriyle yeni deneyimler sunuyoruz. İkincisi de doğru pazarlama: Hikâyemizi hedef pazarlarda ve yıl içinde gerçekleşen önemli fuarlarla, yurt dışında gerçekleştirdiğimiz kampanyalarla destekliyoruz.
Londra Coffee Festival’den FSUMMIT’e kadar dünyanın birçok etkinliğinde yer alıyoruz. Geçtiğimiz yıllarda 5 Aralık Dünya Türk Kahvesi Günü’e özel adımızı global arenada duyuracağımız birçok projeye de imza attık. Times Square’den hayata OKKA penceresinden baktık, CGI reklamlarımızı Londra Tower Bridge’den New York sokaklarına kadar taşıdık. Tüm bu çalışmalarla dünyayı Türk kahvesi kokusu sardı diyebilirim. Ben hep şunu söylerim: ‘Yurt dışında gittiğiniz her kafede Türk kahvesi isteyin.’ Çünkü talep yaratmadan bilinirlik olmaz. Kültür diplomasisi, turizmde kahve ikramları, hatta dizilerde Türk kahvesinin sahneye girmesi… Bunların hepsi bu önemli yolculuğun parçaları.
Kahve sektöründe küresel ölçekte marka olmak ve yeni pazarlara yayılmak için nasıl bir büyüme stratejisi izlenmelidir?
Küresel marka olmak, yerel pazar dinamiklerine saygı duyarak global ölçekte güçlü bir ağ kurmaktan geçiyor. Biz bugün Mısır’da kahve makinelerimizle pazar lideriyiz. Romanya ve Azerbaycan’da yeniden yapılanmaya gittik. ABD ve Avrupa’da Amazon ve Home Depot üzerinden evlere giriyoruz. Stratejimiz net: Yerel iş ortaklarımızla güçlü bağlar kurmak, lojistik merkezlerimizi büyütmek ve markamızı her pazarda rekabetçi şekilde konumlandırmak. OKKA bu stratejinin amiral gemisi. Çünkü kahve evrensel bir dil, Türk kahvesi ise bizim imzamız.
Küresel ölçekte ve Türkiye’de yapılan sürdürülebilirlik faaliyetlerinin kahve endüstrisine yansımaları nelerdir? Sürdürülebilirlik çalışmaları kahve endüstrisini nasıl etkilemektedir?
Sürdürülebilirlik sadece çevre değil, kültürle de ilgilidir. Kahve doğrudan tarıma dayalı bir ürün olduğu için iklim değişikliğinden çok etkileniyor. O yüzden enerji verimliliği, çevre dostu malzemeler ve karbon ayak izini azaltmak kritik. Biz üretimimizin %70’ini Türkiye’de yapıyoruz. Bu hem istihdamı destekliyor hem de lojistikten kaynaklanan emisyonu azaltıyor. Makinelerimizde enerji tasarrufu sağlayan teknolojilere odaklanıyoruz. Döngüsel ekonomi için tamir edilen ürünlerden yedek parça üretimine hazırlanıyoruz. Ve en önemlisi: 500 yıllık bir geleneği gelecek nesillere aktarmak… Çünkü kahve bizim için sadece bir içecek değil, bir sohbet, bir bağ, bir miras.
Dünya pazarında Türk Kahve makinelerinin yeri nedir ve bu noktada yeniliklerin rolü nasıl değerlendirilebilir?
Türk kahve makineleri, küresel pazarda hâlâ görece küçük bir kategori ama büyüme potansiyeli çok yüksek. Burada yenilik çok belirleyici. Bugün dünya kahve makinesi pazarı 200 milyar doların üzerinde. Espresso, filtre, kapsüllü kahve makineleri uzun yıllardır globalde bilinirken, Türk kahvesi makineleri geç başladı. İlk elektrikli cezve 2002’de üretildi. Ama biz farkı hızla kapattık. Doğrudan fincana servis, Auto Brewing Altitude Detection, közde pişirme modu gibi inovasyonlarla Arzum OKKA Türk kahvesi makinelerini küresel pazara tanıttık. Bu inovasyonlar olmadan rekabet etmek mümkün değildi. Bugün geldiğimiz nokta umut verici ama daha gidilecek yol var.
Kahve endüstrisinde teknolojik gelişim ve yapay zekanın etkileri nelerdir?
Bugün yapay zekâ, kullanıcı deneyimini dönüştürüyor. Biz de Arzum’da AI’ı hem pazarlama içeriklerimizde hem müşteri deneyimi projelerimizde kullanıyoruz. Makineler artık rakıma göre kendini ayarlıyor, kahveyi karıştırıyor, her fincana eşit köpükle servis ediyor. Yarın ise kişisel tercihlerimizi öğrenen AI destekli makineler göreceğiz. Arzum olarak biz bu dönüşümün parçasıyız. Ben buna ‘dijitalleşmenin kahveye yansıması’ diyorum.
2026 yılı hedefleriniz nelerdir?
2026 yılında en önemli hedefimiz ihracat oranını %15’in üzerine taşımak ve orta vadede %30 hedefimize daha da yaklaşmak olacak. Bunun yanında Ar-Ge yatırımlarımızı artırarak yeni ürün gamımızın %70’ini kendi tasarımımızdan oluşturmayı planlıyoruz. Yeni ürünlerimizle, özellikle Arzum OKKA Elit ile Türk kahvesi makinelerinde global ölçekte daha fazla ses getirmeyi planlıyoruz. Küresel pazardaki yayılımı ve yeni kategorilerdeki inovatif ürünlerimizle büyümeye devam edeceğiz. Arzum olarak neredeyse 60 yıldır hep ‘ilklerin markası’ olduk. Ama ben bir iş insanı olmanın ötesinde, Türk kahvesi gönüllüsüyüm. Dünyanın neresine gidersem gideyim, girdiğim kafede Türk kahvesi istiyorum. Çünkü biliyorum ki talep yaratmadan bu kültürü yayamayız. Bizim elimizde 500 yıllık bir hazine var. Görevimiz bunu sadece korumak değil, dünyaya tanıtmak. Arzum OKKA bunun aracı, biz ise bu hikâyenin anlatıcılarıyız. ‘İlklerin markasıyız’ derken bunu sadece bir slogan olsun diye söylemiyoruz. Mesela sürgülü tasarımıyla ve büyüklüğü sayesinde Vakfıkebir ekmeğini ikiye bölmeden kızartabilen tek ürün olan Arzum Fırrın bizden çıktı. Aynı anda hem soğanı hem maydanozu doğrayıp tat ve kokularının birbirine karışmasını engelleyen Arzum Dublex Doğrayıcı da yine bizim imzamızı taşıyor. Daha önce bahsettiğimiz gibi karıştırıcılı sütlü Türk kahvesi makinesi Rich Spin M de çok önemli bir inovasyondu. Ve elbette dünyada fincana servis yapabilen ilk Türk kahvesi makinesi de Arzum OKKA oldu. Tüm bu ilkler şunu gösteriyor: Biz tüketici ihtiyaçlarını çok iyi okuyan, bulunduğumuz bölgenin dinamiklerini anlayan ve buna uygun ürün geliştirmeyi bir tutku haline getirmiş bir markayız. Bizim için inovasyon sadece teknoloji değil, kullanıcıya dokunan, hayatını kolaylaştıran çözümler üretme aşkıdır. Ve ben inanıyorum ki küçük ev aletleri sektöründe Türkiye’den çıkan bir markanın dünya sahnesinde söz sahibi olabileceğini kanıtlamaya devam edeceğiz.
İlk yorum yapan olun