Benim için müşteri sadece ‘para’ demek değildir; çünkü en iyi reklam, müşteri memnuniyetidir

Mustafa Çoban / Vestel Mağazaları - Bodrum

Öncelikle kendinizden, firmanızdan ve bugüne kadarki kariyerinizden bize bahseder misiniz?

1974 yılında Muğla’da doğdum. İlkokulu Milas’ta bitirdikten sonra okula devam etmedim ve 11 yaşında babamın da mesleği olan Radyo-Teyp ve Pikap tamirciliğine babamın yanında çırak olarak işe başladım, artık okula devam etmeyince o gün benim için 11 yaşında iş hayatı başlamış oldu. “Babam bana radyo teyp tamirciliğini öğrettikten sonra, kendisi o yıllarda televizyon tamirciliği yapmadığı için kendimi daha fazla geliştirmem amacıyla beni İzmir’e gönderdi. Orada elektronik üzerine özel bir okula yazıldım ve aynı zamanda hâlen faaliyet gösteren bir markanın yetkili servisinde çırak olarak işe başladım.” Milas’ta bu eğitimi yeterince alamayacağım için İzmir Büyükşehir benim için doğru tercihti. Orada televizyon, video, CD ve yazar kasa tamirlerini de öğrendim. Bu dönemde tamirciliği öğrenmiştim fakat ticaret de yapmam gerekiyordu çünkü ticarette daha çok para vardı. O yıllarda orada çalışırken Milas’ta renkli TV’ler yeni yeni yayılmaya başlamıştı. 1989 yılında. İzmir gibi bir yerde gelir seviyesi daha yüksek olduğu için insanlar renkli TV’leri satın alıp kullanmışlar ve ikinci renkli TV’lerine geçiş yapıyorlardı. Milas’ta halen siyah beyaz TV’ler var ve hatta evinde siyah beyaz TV bile olmayanlar vardı. Renkli TV’lerin rakamı yüksek olduğu için herkes renkli TV alamıyordu ve böyle olunca benim de aklımda hep İzmir’den televizyon alıp Milas’a götürüp satmak vardı. İzmir’de televizyon beyaz eşya satan bayilerin “eskisini getir yenisini götür” kampanyalarından topladığı eski televizyonları uygun fiyata alıp atölyem de tamir ettikten sonra Anadol kamyonet kiralayıp Alsancak’tan Karabağlar ‘a oradan da yolcu otobüsüyle bagajda Milas’a getiriyordum. Milas’ta beni babam karşılıyor, oradan tekrar arabaya yükleyip Milas’taki dükkânımıza indiriyordum. Küçük 12 metre karelik bir dükkanımız vardı, o zamanlar babam o dükkanımızda sadece radyo-teyp tamiri yapıyordu. Bende Hafta sonları İzmir’den getirdiğim televizyonları ve videoları Milas ‘ın köylerine gidip bunları tek tek satıyordum. Pazartesi sabahı da tekrar İzmir’e işimin başına dönüyordum. Ticarete ilk adımım böyle oldu. Ustam bana televizyon tamirini çok iyi öğretti. İşe ilk başladığımda ilk 10 ay boyunca hiç para vermedi, işi öğrenmem için çalıştırdı. Birinci yılın sonunda 10 TL haftalık para almaya başladım. Ancak kısa sürede alım-satımda daha çok kazanç olduğunu gördüm. Ustam askere gidip döndükten sonra ortak olmayı önerdi ama ben kabul etmedim. Yerime birini bulup askere gitmeden ayrıldım. İzmir’den sürekli televizyon, video, kasetçalar gibi ürünler getirip Milas’ta satmaya başladım. Araştırmalarımda bölgede birçok tamircinin olduğunu gördüm ama benim televizyon bilgim onlardan çok daha üstündü. Hem okul okumuş hem de iyi ustaların yanında yetişmiştim. Milas’a ilk geldiğimde sloganım şuydu: “Siyah-beyaz televizyonları renkliye çeviriyoruz.” Teknik olarak zor görünse de siyah-beyaz televizyonların kasalarını kullanıp içlerini renkli televizyonların tüpünü ve şase parçalarını aktararak renkli TV’ye dönüştürüyordum. Bu iş çok ses getirdi ve ciddi bir müşteri potansiyeli oluştu. Türksat uydusu devreye girince çanak anten satışı başladı. Biz de anten ve receiver satmaya başladık. 1993’te Milas’ta Milas FM özel Radyo-TV istasyonu MRT basın yayın A.Ş’yi kurdum. Aynı zamanda şirketim de DJ’lik de yapıyordum. O yıllarda cep telefonu ve sosyal medya ağı olmadığından radyolarda istek programları çok ilgi görüyordu. Aynı anda Milas’ta tamirci dükkânı devam ederken baktım ki Bodrum’da daha çok pazar payı var daha çok para dönüyor, 1998’de Bodrum’da da tamirci dükkânı açtım. Bodrum’da tamircilik devam ederken paralelinde yine televizyon, uydu, çanak anten, otomatik kapı sistemleri, kepenk sistemleri yıldırım paratoner sistemleri, kamera, alarm sistemleri vs satışını yapıyordum. Ancak gelecekte tamirciliğin yavaş yavaş azalacağını öngörerek, sıfır beyaz eşya sektörüne de girmem gerekiyordu. Beyaz eşya işine ilk olarak 2008’te Turgutreis’teki dükkanımda başladım. Sonra İzmir’den sıfır televizyon, buzdolapları, çamaşır, bulaşık makineleri ve klimalar getirmeye başladım. Başta müşteriler dükkânın tamirci mi yoksa satıcı mı olduğunu anlayamadı ve satışlar düşük kaldı. Ama sonra işin sırrının çeşitlilikte olduğunu fark ettim. Arabamı sattım, daha çok mal aldım. Vestel, Arçelik, Beko, AEG, Bosch, Profilo, Siemens gibi farklı markaları bir arada satmaya başladım. Çeşit artınca işler patladı, kamyon kamyon mal gelmeye başladı. Baktım ki çok marka satmak yerine tek markada ilerlemek daha avantajlı olacaktı.5 Ocak 2009’da resmi olarak Vestel bayisi oldum. O günden bu yana başka markayla çalışmadım. 16 yıldır Vestel bayisiyim.

Neden Vestel markasını tercih ettiniz?

O yıllarda Turgutreis küçük bir yerdi. Turgutreis’te Vestel bayisi yoktu ben de İzmir’den her markanın ürününü getirip satıyordum fakat Vestel markası burada olmadığı için ayrıca ciddi bir talep vardı bunu – EYLÜL 2025 35 fark ettim, Beko, Arçelik, Bosch bayileri zaten vardı, ben de farklı bir şey yapmak, müşteriye olmayanı sunmak istedim. Ayrıca Vestel’in kârlılığı diğer markalara göre daha yüksekti. Ben tamircilikten geldiğim için Bodrum’da tanımadığım kimse yoktu. Girmediğim ev kalmamıştı. Bir eve televizyon tamirine gidiyor ve mutlaka o müşterimize, televizyon, klima, beyaz eşya grubundan bir şeyler satıyordum, Herhangi bir arıza problem sorun olursa sattığım ürünlerin bakımı ve tamiri ile birebir ben kendim ilgileniyordum, bu yüzden de müşterilerim bana büyük bir güven duyuyordu. Böyle başladık ve kısa sürede inanılmaz satış rakamlarına ulaştık.2009’da Muğla genelinde ciro birinciliği ödülünü kazandım. 2010 sonunda Konacık’ta ikinci mağazamı açtım. Başta küçük bir yer tutmayı planlamıştık ama müşteri mağazaya girdiğinde çeşitlilik görmek istiyordu. Biz Türkler ürüne dokunmadan almıyoruz. Ne kadar geniş mağaza olursa o kadar çok ürün sergileyebiliyorsunuz. İkinci mağazadan sonra işler iyi gitti. Hatta mağazamız, Antalya’da düzenlenen Vestel bayiler toplantısında tanıtıldı “Türkiye’nin en iyi mağazası” seçildi. Bunun ardından Yalıkavak’ta üçüncü, Milas’ta dördüncü mağazalar açıldı. Bugün itibarıyla toplam 8 mağazamız bulunuyor. Yalıkavak’ta, Türkiye’nin en büyük mağazası seçilen 2.400 metrekarelik alanımızda; önünde 100 araçlık otopark ve 800 metrekarelik showroom ile hizmet veriyoruz. Yine Turgutreis’te ise 1.600 metrekarelik alanda, 700 metrekarelik showroomumuzla faaliyet gösteriyoruz. Tüm mağazalarımızla birlikte toplam 5.900 metrekarelik showroom alanımız mevcut. Yaklaşık 40 kişilik bir ekiple çalışıyoruz. Ayrıca, 10 metre yüksekliğe sahip 5.000 metrekarelik depomuzda forkliftlerle işlerimizi hızlandırıyor; toplamda 8.000 metrekarelik depolama alanımız ile tüm Bodrum ve Milas bölgesine dağıtım ve lojistik hizmeti sağlıyoruz.” Sayın Ahmet Nazif Zorlu Bodrum’a geldiğinde bizleri ziyaret eder, bu da bizlere ve çalışanlarımıza büyük ölçüde motivasyon kazanmamızı sağlar. Ahmet Bey de Egeli bir iş insanı ve çok başarılı biri. O yüzden aramızda doğal bir bağ oluştu.

Tüketiciler neden sizi tercih ediyor? Müşterilerinize ne gibi farklılıklar sunuyorsunuz?

Benim iş anlayışımda en önemli prensiplerden biri şudur: Bizim işimiz müşteriden parayı aldıktan sonra bitmez. Bunu çalışanlarıma da sık sık hatırlatırım. Müşteri bizi günün her saati arayabilir. “Servis şurada” diye yönlendirmeyiz, her şeyle bizzat ilgileniriz. Tamircilikten geldiğim için teknik konularda da doğrudan destek veriyorum. Çoğu müşterimde telefon numaram vardır, hatta müşterilerime şunu da söylerim: “Garantiniz bitmiş olsa bile bizi arayın, gerekirse sıfırını bile veririz. Yeter ki mağdur olmayın, biz çözeriz. Önemli olan müşterinin işini görmek ve onu memnun etmektir. Çünkü mutlu olan müşteri, gidip 50 kişiye anlatır ve yeni müşteriler getirir. Benim için her müşteri sadece “para” demek değil; bazen en iyi reklam da müşteri memnuniyetidir.

Genel sektörel sorunlar nelerdir sizce? Bunlara karşı çözüm önerileriniz nelerdir?

Beyaz eşya sektöründe kaliteli hizmet sunabilmenin en temel şartı kârlılıktır. Bir işten kâr elde edemiyorsanız, istediğiniz hizmeti veremezsiniz; bu da hizmet kalitesinin düşmesine yol açar. 2024-2025 döneminde pazarı en çok bozan etken internet satışları oldu. Firmalar bayilere gereğinden fazla mal yüklüyor, yüksek kotalarla anlaşmalar yapıyor. Bu yükün altında kalan birçok bayi, ödeme baskısıyla internette satış yapmaya başlıyor. Bizim internet satışımız yok; biz yalnızca perakendecilik yapıyoruz ama internette, 40 liraya alınan bir ürünün 35 liraya satıldığını görüyoruz. Bu zarar ettiren bir yöntem. Ancak bir kez girdiklerinde çıkamayacakları bir sarmal oluyor. O zararı kapatmak için parayı inşaata veya başka alanlara kaydırıyorlar. Sektörün asıl ihtiyacı, bir standart oluşturulmasıdır. Örneğin, Beyper gibi kurumlar tüm bayileri bir araya toplayıp “Şu ürünü şu fiyatın altına satmayalım” diyebilse, herkes kârlı bir noktada buluşur. Rekabet de daha sağlıklı olur. Çünkü bugün bir müşteri daha ucuzunu bulduğunda tüm bayiler zarar ediyor; kazanan yalnızca fabrikalar ve müşteriler oluyor. Fabrika malın parasını alıyor ama bayi, kredi kartı komisyonlarıyla eziliyor, malı ucuza satıyor ve zarar ediyor. Üstelik maliyetler de hızla artıyor. Kiralar fahiş düzeyde yükseldi, personel giderleri katlandı. Devletin açıkladığı enflasyon yüzde 43 olsa da reel enflasyonun yüzde 100’e yakın olduğunu hepimiz görüyoruz. Bu şartlarda bayilerin ayakta kalabilmesi, ancak birlikte hareket etmeleriyle mümkün olabilir.

Sayfiye bölgesinde olduğunuz için satışlarınız nasıl? Daha şanslı mısınız?

Bodrum gibi sayfiye bölgelerinde iş yapmak, yılın tüm aylarını kapsamadığı için ekstra bir zorluk barındırıyor. 12 ayın yalnızca 3 ayında ciddi bir hareketlilik oluyor, geri kalan dönemlerde “gemi karaya oturuyor” gibi bir durgunluk yaşanıyor. Kışın neredeyse kimse kalmıyor, bol para harcayan yok, herkes yazı bekliyor. En büyük sorunlarımızdan biri, gelir ve giderlerin mevsimsel olarak farklı olması. Yazın gelirimiz yükseliyor ama kışa yetmiyor. Pandemi döneminde bu dengeyi bir süre sağlayabildik, onun dışında işler her zaman mevsime bağlı. Yazın işler yoğun olduğunda da servisler yetişmekte zorlanıyor. Ürünler 2-3 gün içinde monte edilmek zorunda; aksi halde iade ve müşteri memnuniyetsizliği riski başlıyor. 12 ay sürekli iş yapan bir yerde, satış ve personel planlamasını öngörmek çok daha kolay olurdu. Örnek vermek gerekirse, yazın 40 eleman işimizi karşılamaya yetmiyor, kışın ise 15 kişi fazlasıyla yeterli oluyor. Ama çalışanları yaz kış aynı tutmak zorundayız; çünkü işimizi öğrenmeleri zaman alıyor ve bu maliyet bize devam ediyor. Ayrıca Vestel yaz kış aynı parayı alıyor, bu da dönemsel dalgalanmaları daha zor yönetilebilir kılıyor.

Vestel markası sizin için ne ifade ediyor?

Vestel denince gurur duyuyoruz. Tamamen yerli bir marka. Fabrikayı gezdikten sonra Ahmet Bey’i bir kez daha takdir ediyorsunuz. Biz burada 40 kişiyi yönetmeye çalışırken, orada 20.000 çalışanı nasıl yönettiğini, insanların nasıl bu kadar verimli çalıştığını görmek akıl almaz bir şey Fabrikada her yerde bir hareket, bir iş var; 1,6 saniyede bir TV üretiliyor. Vestel’in ne ifade ettiğini fabrikayı görmeyen bir kişiye anlatmak çok zor. Ancak fabrikayı gezdiğinizde, işin büyüklüğünü ve markanın gücünü bizzat görüp anlayabiliyorsunuz.

Hedefleriniz nelerdir?

Bizde çalışma azmi var. Hedefim, 8 mağazayı 18’e, 18 mağazayı 28’e çıkarmak. Biz çekirdekten yetişmedik; cebimizde para yoktu. Okulumdan evime kadar yürürdüm, yarım saatlik yolu yürüyerek giderdim. Kaldığım ev çok eskiydi, soba yoktu, kış günü soğuk ve karanlık bir ortamda, dağ başında gecekonduda yaşıyordum. Şimdi Allah’a çok şükür, istediğimiz çoğu şeye sahibiz. Ama artık bu işi para için değil keyif için yapıyoruz. En büyük mutluluk, yanımızdaki 40 kişinin evine ekmek götürmesini sağlamak. Onların çocukları var ve onların sorumluluğu ayrı bir sevinç veriyor. Benim de iki kızım var. Büyük kızım Bilgi Üniversitesi’nde İşletme-Ekonomi okudu. Diğer kızım ise henüz 8 yaşında. Sağlığımız el verdiği sürece çalışmayı sürdüreceğiz. Sizlere de ziyaretinizden dolayı teşekkür ediyorum. Saygı ve sevgilerimle.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*