2024…

Yeni bir yıla adım atıyoruz… oldukça zor bir yılı geride bırakıyoruz. Peki yeni yılda ekonomi nasıl olacak? Herkesin bir cevabı var mutlaka. Yaşadıklarımızdan çıkarımlarımız ve beklentilerimiz… Ve enflasyon canavarı…

Nihayet mevcut ekonomik hastalığımıza teşhis konuldu ve tedavi başladı. Takdir buyurun, tedavi sürecimiz var ve ardından nekahet dönemimiz… iyi olmak yani ekonomik sıhhate kavuşmak için zamana, tedaviye cevap vermeye; sabırla direnmeye gereksinimimiz var. Ülkemiz ve birçok ülke enflasyon denen ekonomik sorunlar karşı karşıya kaldı ve kalmaya devam edecek! Neden devam edecek dediğinizi duyuyorum! Sebebi kredibilite yani itibar. Para (sermaye olarak okuyun) güven ortamını seviyor. Paranın doğal bir akışkanlığı var. Güvensiz ortamdan güvenli ortama doğru hareket ediyor. Sermaye kendini güvende hissetmeyi seviyor. Her ne kadar güvensiz ortam içinde büyük fırsatlar barındırıyor olsa da bunu doğrudan ve dolaylı yatırım arasındaki farkı kavramakla tarif etmek mümkündür. Borsa gibi sıcak para giriş ve çıkışlarının dolaylı yatırım olduğunu düşünecek olursak; yabancı sermayenin bir fabrika ve/veya uzun dönemli yatırımını doğrudan yatırım olarak görmeliyiz. Bu sebeple doğrudan yatırımı getirecek güven ortamını tesis etmeyi desteklemeliyiz. MB Başkanı da son açıklamasında buna değindi. Güven ortamı, itibar sağlayıcı hamleler… Bir gerçeği kabul edelim; ekonomik gelişimin önüne koyduğumuz her türlü siyasi telaş ülkemize zarar olarak geri dönüyor. İnişler çıkışlar içerisinde nefesimiz kesiliyor, çabuk toparlanıp, çabuk yoruluyoruz.

Sorunları konuşmak elbette çok daha kolay. Bir nevi dert paylaşmak. Ne olacak peki? Nereye gidiyoruz? Olacağı yazayım. Eğer siyaseten bir müdahale olmazsa uygulanan ekonomi politikası mutlaka olumlu yönde cevap verecektir. Başında da söylediğim gibi bu zaman alacaktır. Enflasyonu kabul edilebilir seviyeye indirmek (tek haneli enflasyonu kastediyorum) maalesef önümüzdeki yıl pek mümkün olamayacak. Yeni yılda atalet momenti ile karşı karşıya kalacağız. Yani enflasyonun artçı sarsıntıları daha doğrusu alışılmış enflasyon psikolojisinin etkilerini göreceğiz. Ben açıkçası bu etkinin yılın ortasına kadar şiddetli devam etmesini, yeni yıl ortasından sonra hissedilir düşüşleri; öncelikle yükselmeyen enflasyon verilerini ilerleyen aylarda hafif düşüşleri bekliyorum. Tabi dediğim gibi programa tüm çevrelerin uyum sağlaması çok çok önemli.

Talep ve arz dengesi beklentilere göre hareket ediyor. Yani ekonomi tamamen insani, tamamen psikolojik… fiyatların artacağını düşünen perakende alıma yöneliyor talep artışını koruyor. Arz buna fiyat artışıyla cevap veriyor çünkü yerine koyma maliyetinin artacağını düşünüyor. Bu bir sarmal ve bu sarmalı çözmenin yolu sanıyorum durgunluğa doğru ilerlemek. Bunu otomobil satışlarında gerileyen fiyatlarla sanıyorum hepimiz gördük . Otomobil bayilerinde adımızı sıraya yazdırıyor, alım anındaki fiyata razı oluyorduk. Şimdi resmin değiştiğini görüyoruz. Otomobil piyasasından yola çıkarak diğer sektörlerde de değişken oranda bunu yaşamamız gerektiğini söyleyebilirim. Perakende de bir miktar yavaşlama görülmesi; talep ve arzın enflasyonun ateşini söndürmek üzere yavaşlaması beklenilen bir ekonomik durum olur diye düşünüyorum.

Yıl genelinde iç talebin güçlü seyretmesi paralelinde perakende ticaret sektöründe satış hacmi hızlı artışlar kaydetmişti. 2023’ün üçüncü çeyreğinde de söz konusu artış ivmesi bir miktar azalmakla birlikte yüksek seviyelerini korudu. Bu dönemde genel endeks yıllık bazda %20,7 artarken, gıda ve gıda dışı alt gruplardaki yükselişler sırasıyla %16,3 ve %27,9 oldu. Gıda dışı harcamaların alt kırılımlarına bakıldığında, elektronik ürünlerindeki artışın görece daha yüksek kalmaya devam ettiği izlenmektedir. Parasal sıkılaşma süreci paralelinde perakende satış hacminde ivme kaybının belirginleşeceği öngörebiliriz. Tüketim eğilimindeki yavaşlama güven endekslerinden de teyit edilebilmektedir. Tüketici güven endeksinde üçüncü çeyrekte çeyreklik bazda kaydedilen %16,2’lik düşüş, verinin mevcut metodolojiyle 2012’den bu yana hesaplanan serisinin en hızlı düşüşü oldu. Endeks Ekim ve Kasım aylarında bir miktar toparlanma kaydetse de yıl ortalamasının altında kalmaya devam etti. Kasım ayında perakende ticaret sektörü güven endeksi de iki yılı aşkın sürenin en düşük düzeyinde gerçekleşti. TEPAV tarafından hazırlanan Perakende Güven Endeksi de Ekim’de aylık bazda 22,9 puan azalışla -16,7 ile Ağustos 2021’den bu yana en düşük seviyesinde gerçekleşti. Geçtiğimiz üç ay içerisinde işlerin kötüleştiğini belirten perakendecilerin oranı bir önceki ayki %7,1 seviyesinden %58,2’ye çıktı. Gelecek 3 ayda işlerin kötüleşmesini bekleyen perakendecilerin oranı da bu dönemde %8,7’den %49,3’e yükseldi.

Beyaz eşya sektörüne bakacak olursak

Yurt içinde beyaz eşya üretimi 2023’ün üçüncü çeyreğinde adet bazında %2,1 oranında artarak 2022’nin üçüncü çeyreğinden bu yana ilk defa yıllık bazda yükseliş kaydetmiş ve 8,2 milyon adet olmuştur. Temmuz ve Eylül aylarını kapsayan bu dönemde adet bazında yurt içi satışlar yıllık bazda %18,5 oranında genişlerken, ihracat %8,7 azalmıştır. Yılın ilk dokuz aylık döneminde de, üretim adet bazında geçen yılın aynı dönemine göre %0,6 azalarak 24,4 milyon seviyesinde gerçekleşmiştir. Bu dönemde adet bazında ihracat %11,7 düşerken, yurt içi satışlarda %18,2’lik hızlı bir artış kaydedilmiştir. Enflasyonun bir süre daha yüksek seyredeceği yönündeki beklentilerin devam etmesi iç talebin canlı seyrinde rol oynamıştır. Öte yandan, parasal sıkılaşma adımlarıyla birlikte beyaz eşya talebi de kademeli biçimde azalmış, Eylül ayında yurt içi satışlar yıllık bazda %2 gerilemiştir.

Yeni yılda döviz beklentim

Bu noktada beklentiler maalesef iç acıcı değil. Cari açık yani ihracat ve ithalat arasındaki fark döviz ihtiyacını ortaya koyarken, dövizin aynı zamanda yatırım aracı olmayı sürdürmesi beklentileri yukarı doğru taşıyor. Peki bu açığı kapatmaya çalışmak için ne yapıyoruz? Yaptığımız şey bu açığı finanse etmek ve bu finansmanın bir maliyeti var. Bu maliyet ülkemizi yoruyor. Tek çare ihracat ve alternatif yatırım modelleri ile dövize yatırımın yani talebin küçültülmesi gibi duruyor.

Faizler ne olacak?

Faiz yükseltmek hissedilen enflasyonu (mevcut sıcaklık ile hissedilen sıcaklık arasındaki fark gibi okuyun) dizginlemeye yönelik bir müdahale. Bu geçici bir müdahale ve hatta ilk yardım gibi görülmeli. Faiz artışı kaş yaparken göz çıkarmamalı. Birçok işletmemiz hatta bireysel olarak bizler de kredilere başvuruyoruz. Bu krediler ile çeşitli yatırımlar yapıyoruz. Kredi böylesine pahalı olursa başta şirketlerimiz için büyüme hasar alır. Girişimci mantıklı maliyetle para bulmazsa girişimini gerçekleştiremez. Tüketici ev, araç ve başka ihtiyaçlarını kredi alarak karşılayamaz. Bu her kesime ekonomik zarar verir. Ben faiz artışının ölçüsünü kaçırmamak görüşündeyim.

Yeni yılınızı tebrik eder başarılı çalışmalar dilerim.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*