BSH Ev Aletleri Kredi Risk Yönetimi Direktörü M. Nuri Alptekin: “Beyaz eşya sektöründe riski yönetemeyenler krizi hiç yönetemezler”

“Türkiye gibi gelişmekte ve ekonomisiyle kırılgan olan ülkelerde, finansal kriz dönemleri, beyaz eşya bayiliğinin yönetim kalitelerinin ölçüldüğü zamanlardır. İşletmelerdeki yönetim kalitesini konjonktürün yani mevcut şartların pozitif olduğu dönemlerde ölçemezsiniz çünkü ortam herkes için ‘’çiçek-böcektir’’. Her firma ciro rekorları kırıyordur, karlılık tavan yapmıştır, herkes başarılıdır, rüzgar arkanızdan esiyordur. Bu sütliman denizlerde yönetim çok konforludur markalı yelkenli teknenizi zaten rüzgar götürüyordur.”

Beyaz eşya sektöründe son dönemde yaşanan finansal gelişmeler ve güncel durumdan bahseder misiniz?

Finansal gelişmeleri ve etkilerini konuşurken öncelikle sektörün Türkiye’deki hacmini ve dinamiklerini kısaca hatırlatmakta fayda görmekteyim. Bilindiği üzere Türk ekonomisinde beyaz eşya sektörünün hitap ettiği alana bakıldığında diğer ülkelerden çok farklı bir konuma sahiptir. Türkiye dünyada Çin’den sonra en büyük beyaz eşya üretim üstüdür. Sektör 600 bin dolaylı 60 bin doğrudan istihdam yaratma becerisine sahiptir. Beyaz eşya dağıtım kanalı dünyada benzeri olmayan yaklaşık 15 bin bayi ve yaklaşık 3 bin 500 servisle ülke ticaretine büyük katma değer sağlamaktadır. Bu kadar önemli ve büyük sektör doğal olarak büyüklüğü ölçüsünde mevcut ekonomik durumdan önemli ölçüde etkilenmeye başlamıştır.

Beyaz eşya bayiliği normal zamanlarda birçok avantajlarıyla her dönemde ihtiyaç duyulan gıdadan sonra vazgeçilmez bir alandır. Yeni evliliklerde, boşanmalarda, ayrı eve çıkmalarda ürün yenilemelerinde inşaat sektörü kaynaklı yeni binalarda vazgeçilmez bir ürün grubudur. Enflasyonda fiyat artışı korkusuyla çeyizlik ve diğer ihtiyaçlar öne çekilir ekonomik kriz kalkar bu kez de kredilerle satışlar patlama yapar. Bu nedenle şayet mevcut işletme sermayesi diğer alanlara kaymazsa, yanlış yatırımlar yapılmazsa, kredi alınıp gayrimenkule kaydırılmazsa beyaz eşya ticareti her zaman butik girişimciler için bir cazibe merkezidir.

Türkiye gibi gelişmekte ve ekonomisiyle kırılgan olan ülkelerde, finansal kriz dönemleri, beyaz eşya bayiliğinin yönetim kalitelerinin ölçüldüğü zamanlardır. İşletmelerdeki yönetim kalitesini konjonktürün yani mevcut şartların pozitif olduğu dönemlerde ölçemezsiniz çünkü ortam herkes için ‘’çiçek-böcektir’’. Her firma ciro rekorları kırıyordur, karlılık tavan yapmıştır, herkes başarılıdır, rüzgar arkanızdan esiyordur. Bu sütliman denizlerde yönetim çok konforludur markalı yelkenli teknenizi zaten rüzgar götürüyordur. İşletmelerdeki yönetim kalitesini konjonktürün yani mevcut şartların pozitif olduğu dönemlerde ölçemezsiniz çünkü ortam herkes için “çiçek-böcektir”. Her firma ciro rekorları kırıyordur, karlılık tavan yapmıştır, herkes başarılıdır, rüzgar arkanızdan esiyordur. Bu sütliman denizlerde yönetim çok konforludur markalı yelkenli teknenizi zaten rüzgar götürüyordur.

Ancak denizlerde dalgalanma ve bir de kasırga başladığında işte o zaman işletmelerdeki bilgi birikim deneyim dayanıklılık disiplin çeviklik strateji gibi liderlik kabiliyetleri yönetim kalitesiyle ortaya çıkmaktadır. Şayet işletmeler zamanında güzel havalarda riski görememiş ve yönetememişlerse risk krize dönüşecek bu kez krizi yönetmek zorunda kalınacaktır. Genelde maalesef riski yönetemeyenler krizi hiç yönetemezler çünkü işletme yönetimi risk ve kriz yönetimleri ayrı ayrı yönetim becerilerine ihtiyaç duymaktadır. Bu geniş tespitlerden sonra isterseniz sizin sorularınızla devam edebiliriz.

Bayilerin yaşadığı en büyük finansal sıkıntılar nelerdir?

Krediye ulaşımdaki zorluklar en önemli sıkıntı gibi görünüyor. Onlarca yıldır ülke ekonomisinin canlı kalması büyümenin sürekli artması ve işsizliğin azaltılması için makroekonomi yönetimi sürekli öncelikli inşaat sektörü olmak üzere diğer sektörlere obi ve kobilere ucuz maliyetli ve yüksek limitli krediler verildi. Finansal kuruluşlar kredi vermek için firmaları teşvik etti. Krediler adeta işletmelerin sermayesi olmaya başladı. Şimdi çeşitli nedenlerle kredilerin neredeyse dondurulması kredi ile döndüren firmaların en büyük sıkıntısı haline geldi. Halen % 4-5 aylık faizle en fazla 6 aylık düşük limitli krediler verilmesi krediye bağımlı firmaları oldukça zor durumda bıraktı.

Bu dönemde satışlar hareketli olduğundan nakit akışı nispeten iyi durumda ancak satışların durgunlaşması halinde gelen nakit hızının yavaşlamasıyla firmalar banka geri ödemelerinde ve tedarikçilerine yapacağı ödemelerinde dar boğaza girebileceklerdir. Tabi ki bu durum kredi ile dönen ve kredileri gayrimenkul benzeri işletme harici alanlara aktaran firmaları daha fazla etkileyecektir. Sermayesi güçlü firmalar öz kaynaklarına dönebileceklerinden kredi daralmasından daha az etkileneceklerdir.

Diğer bir finansal sıkıntı da sabit giderlerdir. Başta fahiş kira artışları personel ve diğer sabit giderlerin önemli ölçüde artış göstermesidir. Bu noktada gelir gider dengesinin iyi korunmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Giderlerin özellikle bu dönemde düşürülmesi, gelirlerin artırılması ve sermayesinin güçlendirilmesi gibi alınabilecek tedbirler hızlıca alınmalıdır. Tabi ki her işletmenin kendi dinamiklerine ve önceliklerine göre ivedi karar alması hayati önem taşımaktadır.

Finansal sıkıntının giderilmesi için en önemli tavsiyesiniz ne olabilir?

İhtiyaç dışı yatırım için alınmış kirada olan kredi borcu olmayan gayrimenkullerin bir an önce satılıp sermayeye katılması en iyi ilk önlem gibi duruyor. Ancak bu durumda yüzlerce gayrimenkul aynı amaçla satışa çıktığından taşınmazların acil satış kabiliyetlerini düşürmektedir. Ayrıca gayrimenkul alımı için krediler de şu anda çok sınırlanmış durumda olduğundan bu da ayrı bir handikap olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yakın gelecekte öngördüğünüz en büyük tehlikeler ve sorunlar neler olacak?

İki önemli sorun görüyorum. Birincisi; kredi kartlarına gelmeye başlayan limit ve taksit sınırlandırılmasıdır. Tüketicilerin alım gücüne hitap etmek için taksit tutarlarının düşük olması gerekiyor. Taksit miktarının azaltılması, nihai tüketicilerinin aylık taksit ödeme gücünün üzerine çıkmasına neden olmakta ve alım güçlerini zayıflatmaktadır

Ayrıca kart limitlerinin düşük tutulması da kart limitlerinin gıda harcamalarında önceliğe alınmasından dolayı fiyatları artan beyaz eşya alımı için limit sorununu doğurmaya başlamıştır. Bu durum tabi ki sadece beyaz eşya değil birçok ticari alanı etkilemeye başlamıştır. Özellikle gelir düzeyi düşük yerlerde tüketiciler birkaç kredi kartını birleştirerek limit oluşturabilmektedirler.

Bu duruma karşı nasıl önlemler alınabilir?

Tabi ki bu durum lokasyon olarak değişmektedir. Büyük AVM müşterileri ve lüks semtlerdeki tüketicilerin limit sorunu az olmakla birlikte orta ve düşük gelirli tüketicisi olan semtlerde daha fazla olmaktadır. Bununla birlikte her işyerinin, mutlaka alternatif tüketici kredisi limitleri konusunda çalışma yapması gerekecektir. Yerel alışveriş merkezleri gibi tüketici finansmanı şirketleriyle işbirliği yaparak kontrollü sözleşme ve senetli satışlar yapmak durumunda kalınacaktır. Ayrıca hibrit yöntem olan kısmen kredi kartı, kısmen senetle satış yaparak mutlaka tüketicinin alım gücüne inilmelidir. Bu noktada senetli satışlarda hem paranın değer kaybına uğrama hem de batak riskine karşıda kuruma tedbirleri de hesaplanarak alınmalıdır.

Enflasyonist bir ortamda beyaz eşya bayiliği nasıl yapmalılar?

Tabi sektörümüzdeki bayiler çok tecrübeli ve bilgi birikimine sahipler. 1980 ve 1990 yıllarında da %70-80 gibi yüksek enflasyon vardı. O dönemde beyaz eşya bayileri alım yaptıkları ürünlerinin fiyatlarına ay içinde %30-40 zam geliyordu. Bu dönemdeki tüccarlar enflasyondan arınmış durumda bile yüksek karlara sahip olabiliyorlardı. Ayrıca kredi kartları olmadığı dönemlerde şu anda bankaların aldığından daha yüksek vade farkı alarak senetli satışlardan faaliyet dışı finansal gelir elde ediyorlardı. O yıllarda beyaz eşya bayiliği en cazip olduğu dönemlerini yaşadı ve bayilik sistemi bu yıllara kadar hep güçlü ve istikrarlı kaldı.

Şimdilerde de benzer durumlara geldik yine enflasyon yüksek ancak eski dönemlere göre farklılıklar mevcuttur. Bayilerin bu dönemde yapacağı en akıllıca iş, kendi iş kollarında sermayelerinin erimemesi ve korunması için stokta kalmak olacaktır. Ancak stok miktarı 4 aylık tutarı geçmemeli ve tedarikçilerine olan ödeme vadelerini de aşmamalıdır. Çünkü, olası bir satış durgunluğu ve tüketici alımlarındaki zorluklar firmaların nakit akışını bozacaktır. Bu denge hayati önem taşımaktadır. Kısaca hem enflasyonun etkisinden korunmak hem de nakit akışını bozmamak ustalık isteyen bir yönetim şekli olacaktır.

Bayilerin ödeme vadeleri konusunda nasıl hareket etmeleri gerekiyor?

Bayilerin aslında her dönemde nasıl satıyorlarsa öyle alım vadesi vermesi istenen durumdur. Ancak firmalar kredi kartlarını iskontolayarak vadeli tahsilatlarını peşine çekmeleri ve tedarikçi firmalarla vadeli çalışmaları kredi yaratma ihtiyacından kaynaklanmaktadır. Şayet hesaplara alınan nakit paralar başka amaçlar için kullanılmaya başlamışsa ve nakit akışı için kredi kullanılmışsa bu durum orta vade de ödeme sorunlarına dönüşecek ve kredilerdeki kesintiler nakit akışlarına negatif olarak yansıyacaktır. Tabi ki sektördeki firmaların büyük bölümü çok sağlam finansal yapıya ve öz varlığa sahip gözükmektedir.

Genel önerileriniz neler olabilir?

Öncelikle belirtmek isterim ki vadeli alımlarla yapılan ticarette mal stoku ancak ödemesi yapılmasıyla sizin varlığınıza dahil olmaktadır. Başka bir değişle, mal stoğunuz var karşılığında da aynı miktarda borç stoğunuz varsa, varlık hanenizde aslında negatif veya pozitif değer bulunmamaktadır. Bazı tacirler borç tarafını düşünmeyip malların kendi serveti görüp satışlardan gelen paralarla işletme harici harcamalar ve yatırımlar yaparak çok önemli ticari hatalar yapmaktadırlar. Bu önemli hatayı yapan firmalarda orta vadede önce ödemeler dengesi bozulmakta, sonra da zorunlu olarak yabancı kaynaklara yani kredilere yönenilmektedir. Sonuçta işletmenin gerçek bilançolarında tedarikçilere ve bankalara borçlar yükselmiş karşılığında da anlamlı bir varlık değer kalmamış olacaktır. Bu noktada, kredilerle sürekli yabancı kaynak sağlandığı için, durumun farkına varılamamaktadır. Ekonomik durum krize girdiğinde, krediler dondurulduğunda veya geri çağrıldığı zaman bu işletmelerin mali yapısı çok net ortaya çıkmaktadır. Bu durumda, önce banka ve tedarikçilere ödeme yapmakta zorlanan işletme, sonrasında ise kredilerinin iptal edilmesinden dolayı da yeni kredi ve tedarikçilerinden mal almakta zorlanmaya başlayacaktır.

Sağlıklı ve güçlü firmalar ise borçlarını arttırma yerine, kar analizleriyle faaliyet gelirlerini arttırmakta ve özvarlıklarını sürekli güçlendirmektedirler. Bu firmalar zaman içinde öz kaynaklarını büyüterek ve kullanarak önemli yatırımlara imza atmaktadırlar. İyi haber şu ki; ülkemizdeki beyaz eşya bayilerimizin, önemli bölümü mali bünyesi güçlü ekonomik türbülanslara, dayanıklı güvenli limanlarda duran basiretli tüccar statüsünde olan iş insanlarından oluşmaktadır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*