Arnica’nın gündeminde “Markalaşma” ve “Pazarlama” var

Arnica Yönetim Kurulu Başkanı Senur Akın Biçer

Küçük ev aletleri sektörünün en önemli markalarından biri olan Arnica, bugün tasarımını ve üretimini gerçekleştirdiği ürünlerle fark yaratmaya devam ediyor. Şirketin son birkaç yıldaki değişimi, pozisyonu, hedefleri ve çalışmalarından kısaca bahseder misiniz?

Her zaman sektörde ilklere imzasını atan bir firma olarak özellikle 2012’den sonra önemli adımlar attık. Bu tarihten günümüze kadar olan zaman dilime baktığımızda en önemli yaptığımız işler arasında “Markalaşma” ve “Pazarlama” var. Özellikle bu 2 konuda önemli yatırımlar yaptık. Bunun sonucunda da çok yol kat ettiğimizi ve güvenilir marka olma yolunda ilerlediğimizi düşünüyoruz. Markalaşmaya ciddi bütçeler ayırdık. Ayırmaya da imkanlar ve piyasa ölçüleri doğrultusunda devam ediyoruz. Bunun dışında üretim konusundaki bilgi birikimimiz ve tecrübemiz doğrultusunda, üretim kapasitemizin mümkün olan en yüksek seviyede kullanabilmek adına “Pazar çeşitliliğine” gittik . İhracat ayağımıza dönem vererek yeni yurt dışı pazarlar konusunda çalışmalar gerçekleştirdik ve bu konuda ilerlemeye devam ediyoruz.

Kuruluşumuzdan bu yana temel felsefemiz olan ve firma kültürünü oluşturan Ar-Ge çalışmalarına devam ediyoruz. Özellikle yeni ürün projelerinde proje tamamlama sürelerini ciddi oranda kısalttık. Süpürge ve mutfak grubunda elde ettiğimiz tecrübe ve bilgi birikimini başka ev aletleri projelerinde de kullanarak, yeni uzmanlık alanları geliştirmek konusunda da çalışmalarımız devam ediyor.

Mevcut tasarladığımız ürünlerde de tüketicinin işini kolaylaştıracak konseptler geliştiriyoruz. Eylül sezonuna fark yaratan ürünlerle sahnede yerimizi alacağız.

Farklı ürün gruplarında müşterilerinin ihtiyaçlarına yanıt veriyorsunuz. Arnica’nın öne çıkan ve rakipleri karşısında fark yaratan ürünleri nelerdir?

Özellikle süpürge üretimi ve tasarlama koşunda rakiplerimizden fark yaratan ürünlerimiz var. Sessiz süpürge konusunda fark yarattığımızı düşünüyorum. Aynı şekilde mutfak grubunda da kullanım kolaylığı konusunda ciddi farklarımız var.

İçerisinde bulunduğunuz sektörde birçok ulusal ve uluslararası marka faaliyet gösteriyor. Siz hangi özelliklerinizle bu markalar arasında farklılaşıyorsunuz?

Üretimi kendi bünyemizde yapabiliyor olmamız çok önemli bir unsur. Bu sayede üründe çıkabilecek sorunların çözümü konusunda daha hızlı hareket etme kabiliyetiniz oluyor. Ve bir sonraki tasarımlarınızda üretimden gelen tecrübe ile daha hızlı ve kolay projeler üretebiliyorsunuz.

Uluslararası markalar söz konusu olduğunda da fiyat avantajımızın olduğu açıktır. Özellikle Türkiye’de üretilen bir ürün olma özelliğimizden dolayı da “Milli Marka” olmamız önemli bir değer.

Arnica ürünlerinin tasarım ve üretim süreçlerinden genel olarak bahseder misiniz? Bu alanlarda izlediğiniz temel stratejiler nelerdir?

Ürün tasarımlarında tüketicinin kullanım ihtiyaçlarına, alışkanlıklarına ve kullanım kolaylığına cevap verecek çözümler üretiyoruz. Çalışmalarımızın temelini bu konular oluşturuyor. Daha sonra aynı kalitedeki ürünleri daha ucuza nasıl tüketiciye ulaştırırızve ürünün maliyetlerini azaltırız konularında çalışıyoruz.

Beyaz eşya ve elektronik sektöründe öne çıkan bir diğer konu Ar-Ge çalışmaları. DWS sistemi gibi sizin üretimini olan teknolojileriniz var. Ar-Ge alanında Arnica nasıl bir strateji izliyor?

Kullanıcının ihtiyacı, alışkanlıkları ve kullanım kolaylığı dışında, kullanıcının ürünü kullanırken içinde bulunduğu mekanı ve koşullarını araştırırız. İhtiyaç gibi gözükmeyen ancak özellikle sağlığı birinci derecede etkileyen koşulları tespit edip geliştirerek, ürünün olması gereken özellikleri üzerinde çalışmalar yaparız. DWS sistemi böyle ortaya çıkmış bir özellik. Birçok elektrikli süpürgelerde çok çok ufak toz tanecikler süpürme işi yapılırken havaya tekrar geri gider. Bu da toz alerji olan kişiler için önemli bir konudur. Bu yüzden “bu tozları mümkün olan en etkin şekilde nasıl hapsederiz” mantığıyla bu çalışma gelişti. Bunun gibi pek çok konu belirleyip üzerinde çalışıyoruz. Bunların birçoğu faydalı buluş niteliğindedir.

Son dönemin gündem maddelerinden biri dijitalleşme ve Endüstri 4.0. Sizin şirket olarak bu alandaki bakış açınız nedir? Üretim, dağıtım, tasarım, satış, pazarlama vb. alanlarda dijitalleşme açısından hangi düzeydesiniz?

Eğer üretim sektöründeyseniz, verimliliği artırmak için zaten teknolojiden faydalanmak durumundasınız. Özellikle yurt dışında pazar ve müşteri arıyorsanız müşterinin size güvenebilmesi için teknolojik bir üretim firması olmak zorundasınız. Biz firma olarak 90’lı yılların başında Japonya’dan depolama sistemi aldık. Depolama, enjeksiyon makinalarında ve montaj bölümlerinde otomasyona çok önceden geçtik. Şimdi kurmuş olduğumuz bu otomasyon sistemine Endüstri 4.0’ın gerektirdiği veri toplama sistemi üzerinde çalışıyoruz. Endüstri 4.0’ın gerekliliğinin temeli veri toplamadır. Daha sonra her yerden topladığınız verilerin analizi yapılıp, çıkabilecek sorunlara karşı önlem alacağınız senaryolar üretirsiniz. Bu konular ile ilgili çalışmalarımız da tüm diğer çalışmalarınız ile birlikte eş zamanlı olarak devam etmektedir.

Son tüketiciler Türkiye’nin hemen her noktasında ürünlerinize ulaşabiliyor. Müşterilerimize ulaşırken kullandığınız satış ve pazarlama stratejilerinden genel olarak bahseder misiniz?

Mümkün olduğu ölçüde son tüketiciye ulaşmak adına tekno marketlerle ve sanal ortam üzerinden satış ile ilgili çalışmalarımız hızla devam etmektedir. Mümkün ve uygun olan her kanala girme konusunda çalışmalarımız sürüyor. Ayrıca sektördeki diğer bilinen ulusal ve uluslararası markalar ile çalışmalarımız da devam etmektedir. Bunu da Ar-Ge çalışmalarımızın kuvvetli ve çok yönlü olabilmesi sonucu yapabilmekteyiz.

Servis sonrası hizmet konusunda Arnica’nın yaklaşımı ve çalışmaları nelerdir?

Servis konusunda oldukça geniş bir servis ağımız mevcut. Merkez servisimiz fabrika bünyesinde. Olası problemleri hızlı çözebilmek adına böyle bir yapılanmaya gittik. Servis biriminden aldığımız her türlü geribildirimini aynı zamanda bir Ar-Ge girdisi olarak görüyoruz. Bu yüzden çok önem veriyoruz.

Sizce Türkiye’nin içinde bulunduğunuz sektörde gücünü artırması ve dünya markaları ile yarışır hale gelmesi için neler yapması gerekiyor?

Türkiye’nin içinde bulunduğu sektörde gücünü artırması ve dünya markaları ile yarışır hale gelebilmesi için özellikle hammadde ve yarı mamul girdilerinin Türkiye’de üretilebilmesi hedeflenmelidir. Bu da devlet desteği ile ancak mümkündür. Çünkü çok büyük yatırımlar gerektiriyor. Kurulacak tesislerde devletin vereceği hem istihdam ve yatırım teşvikleri çok önemli.

Türkiye’deki üreticilere özellikle kendi yan sanayilerinin oluşturulmasında ön ayak olunmalı ve desteklemeleri. Yan sanayisi güçlü bir sektör dünya pazarlarında daha güçlü ve kolay yer alabiliyor. Bunun en güzel örneği Çin. Her şeyi kendi bünyenizde yapmanız artık günümüz koşullarında çok da mümkün değil. Ancak bizim sektörde yan sanayi zayıf. Mevcutların da ayakta kalmalarının çok zor hale geldiği bir dönemdeyiz. Bu yüzden sektörümüzde yan sanayi oluşmasında ve devamlılığının sağlamasında bizim ölçeğimizdeki üreticilerin destek olması gerekli.

Ayrıca çok önemli bir konu var ki o da patent başvuru maliyetlerinin fazla olması. Belli ölçekte ihracat yapan üretici firmalara “patent başvuru ve masrafları” konusunda teşvik verilebilir. Maliyetlerimizde kuruşları hesap ettiğimiz bir dönemde bu bizim gibi firmalar için önemli bir nokta. Örnek vermek gerekirse: Patent başvuru sırasında 3.000-4.000 Euro bir bedel ödenmekte.

Yeni ürün tasarımlarından kaynaklı kalıp yatırımlarına normalin üzerinde amortisman ayırma imkanının verilmesi. Bunun en güzel örneği İtalya. İtalya’da endüstri 4.0 yatırımı yapanlara %250 amortisman imkanı sağlıyor.

Ayrıca elektrik fiyatları %74 olarak döviz artışının üzerinde artmıştır. Bu artış makul seviyeye gelebilir.

2019 yılında nasıl yenilikler göreceğiz sizden? Bu yıl özelinde genel olarak hedefleriniz ve öngörüleriniz nelerdir?

2019 -2020 yılları için toplamda 10 projemiz var. 2019 sonu için çıkmasını planladığımız süpürge ve mutfak grubu aletlerimiz var.

Bizi heyecanlandıran bir projemiz de “Atıksız Mutfak”. Rose serisi ile projeye ilk adımlarını attırmaya başladık. Hayalimiz israfın önüne geçecek çalışmalarla mutfakta vakit geçirenlere hem ekonomik hem pratik ipuçları vermek. Bu ipuçlarının toplamda sağladığı ise büyük bir değer.

Geçtiğimiz ay Semen Öner ile basına bir workshop düzenledik, Rose Serisi’nin kıymetli üyesi Panna El Blender’ını sosyal sorumluluğu yüksek vatandaş olarak konumlandırdık. Mutfak atıklarının değerlendirildiği tarifler hazırladık. Hayatımın en lezzetli çorbasını atıksız mutfakta içtim diyebilirim.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*