Çocuklarda Ölüm Kavramı

Dergimizin yazarlarından Çınar Psikoterapi'nin makalesidir

Ölüm, geride kalanlarda yarattığı çaresizlikle birlikte gelen en büyük kayıptır. Yetişkinlerin ve çocukların ölümle başa çıkma yolları arasında benzerlikler vardır. Fakat çocukların ölüm hakkında ne düşündüğünü öğrenmek, dil gelişimlerindeki yetersizlikten dolayı kolay olmamaktadır.

Ölümün çocuk tarafından algılanması, bilişsel gelişimine ve yaşına göre farklılık gösterir:

  • 2- 2,5 yaşındaki çocukların ölümle ilgili fikirleri çok belirsizdir. İki yaşından küçük bebekler ölümle ilgili herhangi bir kavramı anlayamazlar. Çok küçük çocuklar için ölüm gündelik hayatta var olan birinin artık orada olmaması kadar basit bir anlama gelmektedir.
  • 3–4 yaşlarındaki çocuklar için ölüm, uzun bir ayrılık ya da dönüşü olmayan bir yolculuktur. Bu yaşlarda ölümün cansızlar için de olabileceğine inanırlar. 3 yaşındaki bir çocuk “Bir adam ölmüş, sonra evi de ölmüş.” diyebilir. Bu çağda ölümün sürekli ve geri dönülmez bir olgu olduğunu kavrayamaz.
  • 5 yaşlarında ölüm, uzun bir uyku ile eş anlama gelir ve yavaş yavaş korkutucu olmaya başlar. “Anne ben de ölecek miyim?” diye sorabilir. Eğer anne ölümün uykuya benzediğini söylerse, çocukta uykuya dalmayla ilgili bir korku görülebilir. 5–6 yaşlarında, çocuklar ölümle hastalık ve yaşlılık arasında bir ilişki kurmaya başlarlar. Ölümün nedenlerine ilişkin düşünceleri somut düzeydedir. Ölümün hem kazalar ve şiddet gibi dışsal nedenlerden kaynaklandığını hem de hastalık ya da yaşlılık gibi içsel süreçlerin bir sonucu olduğunu anlayabilirler. Sihirli öğeler hala düşüncenin parçası olmaya devam eder.
  • 8–10 yaş aralığındaki çocuklar zamanla ölümün geri dönülmez olduğunu ve tüm yaşam işlevlerinin durduğunu anlamaya başlarlar.

Yakınlarını kaybeden bir çocuğa nasıl yaklaşmalı?

Anne, baba ya da kardeşin ölümü, ailede herkesi etkiler ve sarsar. Yetişkinler ölüm karşısında yas tutar, günlük aktivitelerini yerine getiremez, ruhsal ve bedensel genel bir çökkünlük içine girer. Çocuklar tepkilerini daha farklı yollarla ifade ederler. Daha çok ortada kalmış olmadan duyulan korku, tedirginlik dile getirilir. “Annem öldü, baba kim yemek yapacak?” gibi. Çocuklar içten içe ne kadar üzülüp acı çekseler de dışarıdan bunu anlamak güçtür. Oyunlarına, günlük yaşamlarına devam ederler. Ölenden söz edildiğinde duymuyormuş gibi görünebilirler. Okula gitmeye direnebilirler. Oyundan alıkonmak istenince huysuzlaşabilirler.

Ölen kişi ebeveynlerden biriyse resimleri evde her zamanki yerinde kalmalı, onunla ilgili sorular yanıtlanmalıdır. Çocuk ölüm sonrasında kalan ebeveyn ile birlikte olmalı, başkalarının yanına gönderilmemelidir. Geride kalan ebeveyn çocuğun kafasındaki tüm kaygıları gidermeye çalışmalı, ona sevgisini yansıtmalıdır. Yapılan yanlışlardan birisi de, çocuğun sürekli eğlendirilmeye çalışılmasıdır. Çevredekiler yas içinde iken çocuğa bu şekilde davranılması, çocuğun aklını iyice karıştırıp onu huzursuz etmekten başka bir işe yaramaz. Kaybedilen ebeveyn modelinin rolünü bir süre için teyze, amca gibi bir yakın akraba üstelenebilir.

Bazı çocuklar ölen kişi hiç yaşamlarına girmemiş, ya da ortada böyle bir kayıp yokmuş gibi evde mutlu ve canlıdırlar. Çocuğun bu umursamaz tutumu sevgisizliğinden, ölene üzülmediğinden değil, travma karşısında ruh sağlığını korumak için bilinçsiz olarak yaptığı bir savunma davranışındandır.

Ölüm haberini verirken aşağıdaki noktalara dikkat etmek gereklidir:

  • Ölüm haberini çocuğa en yakın olan kişi vermelidir. Haberi verirken olabildiğince somut ifadelerle konuşmak gerekir. Özellikle küçük çocuklarla konuşurken “uyku ve yolculuk” gibi benzetmeler kullanılmamalıdır.
  • Kayıp uzun süre çocuktan saklanmamalıdır. Bu, daha sonraki dönemlerde çocuğun aile bireylerine güvensizlik duymasına neden olabilir.
  • Çocuğa ölüm haberi verileceği zaman ortam dikkatli seçilmelidir. Bir bahçe ya da parkta, doğadan örnekler verilerek, öldü sözcüğü kullanılarak, çocuğa yaşam ve ölüm açıklanabilir.
  • Yakınını kaybeden çocuğun ağlamasına izin verilmeli, acısını ifade biçimine saygı gösterilmelidir.
  • Çocuğu duruma alıştırmak için, önce kişinin hastalandığı ve bunun bir kayıpla sonuçlanabileceği haberi verilebilir.
  • Çocuğun konuşmasına ve soru sormasına izin verilmelidir.
  • Çocuk, travmatik ortamlardan (ağlama, bağırma, vb.) uzak tutulmalı ve cenazenin defin işlerine tanık olmamalıdır. Mezar ziyareti daha uygun olabilir.
  • Ölümü izleyen günlerde çocuğun, spor etkinliklerine, sevdiği ve ilgilendiği sanat, resim gibi etkinliklere yönlendirilmesi faydalı olabilir. Burada amaç, çocuğun okul dışı saatlerini dolu tutarak kafasında çeşitli senaryolar kurmasını engellemektir. Bunun yanında, çocuğun, onu anlayan, dinleyen yakınları ile sık sık görüşmesi sağlanabilir.

Klinik Psikolog

Özge Ar Torgay

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*