ONCE UPON A TIME… IN HOLLYWOOD

Once Upon a Time… in Hollywood, daha önce açıkladığı gibi 10 film çekip yönetmenliği bırakacak olan Quentin Tarantino’nun 9. filmi.

Filmin adı her ne kadar “Bir Zamanlar Hollywood’da” diye çevrilse ve bu çok da yanlış bir çeviri gibi durmasa da; burada önemli bir nüans vardır. Aslında “Evvel Zaman İçinde Hollywood’da” daha doğru bir çeviri olurdu. Çünkü filmde anlatılan, başlıkta Tarantino’nun da vermek istediği gibi bir “masal”dır, alternatif bir tarih anlatımıdır.

Film 8-9 Şubat 1969 ve 8-9 Ağustos 1969’da geçmektedir. İki kurgusal karakter üzerinden 1969 Hollywood dünyasını anlatır. Diğer bir deyişle Hollywood’un Altın Çağ’ının son yılını. Rick Dalton (Leonardo DiCaprio), bir zamanlar umut vaat eden bir yıldız adayıyken; o dönemler moda olan TV Western dizilerinden birinde yıllarını harcayan ve giderek sektörde silinmeye başlamış 40 lı yaşlarında bir oyuncudur. Cliff Booth (Brad Pitt) da onun dublörü, şoförü, sağ koludur.

Filmdeki gerçek karakterlerden ise en önemlisi 1969 Ağustos ayının 9’unda Manson çetesinin 3 üyesi tarafından 8.5 aylık hamile iken öldürülen Sharon Tate’dir (Margot Robbie). Bence film, Sharon Tate olayına hiç dayanmamalıydı veya sonu böyle hafifleştirilerek çözümlenmemeliydi. Ben illa ki alternatif tarih yazmayı seven bir Tarantino olsam filmin sonunda Sharon Tate’in 2 kez pedofil olarak hüküm giyen ve ABD’ye girmesi hala yasak olan yönetmen kocası sapık Roman Polanski’yi öldürtürdüm ama o ahlaki cesaret Tarantino’da bile bulunmuyormuş ki, Polanski’nin bu hastalıklı yönünü ima bile edememiş.

Filmin diğer önemli eksisi Bruce Lee’nin sarsılmaz hatırasına aşırı saygısızca (hatta ırkçı) yaklaşmasıdır. Tarantino, bir haksızlığı da dönemin “hatasıyla sevabıyla” özgürlükçü hareketi olan “hippi”lere olan çarpık bakış açısıyla yapıyor. O dönemi yüceltmek, güzel hatırlamak ve hatırlatmak istediği belli olan Tarantino için son derece yanlış seçimler bunlar.

Charles Manson çetesini aslında olduğu şekilde (sapkın bir dini tarikat) değil de, “her hippi böyledir”  gibi klasik hippiler olarak göstermesi çok yanlış bir seçimdi. Ülkemizde günümüzde bile adım başı görülen şehveti tarikatların adnan oktar sapıklığında, fetullah gülen caniliğindeki Amerikan öncülüydü Manson çetesi. ABD’li yönetmenlerin yaşlandıkça zaten eğreti duran liberallik kaplamalarının çatırdamalarını görmek de film endüstrisinin eğlendirirken öğreten taraflarından biridir.

Rezervuar Köpekleri ile kariyerine kendi başyapıtı ile başlayan Tarantino’nun eğlenceli kariyeri, çok sıkı hayranlarının iddialarının aksine bazı kusurlu halkalar içermektedir. Zannımca Once Upon a Time… in Hollywood, X kuşağının en yakışıklı 2 aktörünün yıldız karizmasına ve Hollywood’un Marilyn Monroe’dan beri gördüğü en güzel (ve de yetenekli) kadın olan Margot Robbie’nin ışıl ışıl varlığına rağmen zamanın testine karşı ileride iyi dayanamayacak bir film olmuş.

Bütünleşip tam bir hikaye olamayan bu filmden geriye kalacak olan az sayıdaki çok iyi çekilmiş sahne olacaktır. Rick Dalton ile küçük oyuncu arasındaki diyalog gibi. Al Pacino bile karikatür gibi bir rolde harcanmış sırf filmin afişinde yer alsın diye.

Filmin genel havası, sinematografisi, müzikleri her Tarantino filminde olduğu gibi kusursuza yakın. Ancak, 2.5 saati aşkın süreli bu filmde o buçuk saat bile fazla. Hatta, Sharon Tate sahneleri güzel kartpostal çağrışımları dışında öyküye çok az katkıda bulunuyor. Sadece benim de içinde bulunduğum Tarantino severlere önerebiliyorum.

SinemADem iyi seyirler diliyor.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*