DARK PHOENIX

1960’larda soğuk savaş yıllarında yayınlanmaya başlanan X-Men’in düzenli bir çizgi roman serisi olarak ülkemize gelişi 1990’ların başına (okuma alışkanlıklarımızdan dolayı hep kısa süreli oldu bu seriler) rastlar.

O yıllarda dünyada en çok satan çizgi romandı X-Men. Güzel kızların, yakışıklı erkeklerin başrolde yer aldığı ve hepimizin sahip olmayı düşleyeceği özel güçlerle donatılmış oldukları çok renkli bir seridir bu. Halbuki asıl çıkış noktası daha farklıdır. X-Men, 1960’larda ABD halkının soğuk savaş nedeniyle kapıldığı “öteki” paranoyasından beslenen bir Stan Lee/Marvel yaratısıdır.

Dark Phoenix filmi, 2006 yapımı X-Men : The Last Stand’de çok da başarılı bir şekilde işlenemeyen Jean Grey’in odakta olduğu “The Dark Phoenix Saga” adlı kült çizgi roman macerasının yeniden ele alınışı. Ancak, ortada daha da büyük bir hayal kırıklığı var. Bir önceki filmde bu rol için gerekli karizmanın “k”sına bile sahip olmadığını yazdığım GOT aktrisi Sophie Turner, rolün altında (kötü yazılmış diyalogların da yardımıyla) ezim ezim ezilmiş. İlk üçlemenin Jean Grey’i (hem de oyuncu değil, manken orijinli) Famke Janssen’ın yanına bile yaklaşamıyor.

X-Men evrenine çok hakim değilseniz bir önceki film olan X-Men : Apocalypse filmini izlemeniz faydalı olabilir. Film 1975 yılında Jean Grey’in çocukluğundaki travmatik bir sahne ile başlıyor. Sonrasındaki olaylar 1992 yılında geçiyor. Bir önceki filmde bir araya gelen genç X-Men’ler dünyaya kendileri kabul ettirmek için arızalanmış bir uzay mekiğindeki hayatı tehdit altındaki astronotları kurtarmak için kendi uzay gemileri ile yardıma koşuyorlar. Son astronotu kurtarırken oluşan patlama sonucu Jean Grey bilinmeyen bir kozmik fenomene maruz kalıyor. Sonrası, kötü uzaylılar (liderleri formunda bir Jessica Chastain) ile bu kozmik gücün elde edilmesi için yaşanan dağınık, öngörülebilir sonlu, heyecansız, inandırıcı olamayan bir macera.

Süper güçlü uzaylı ırkıyla uzay veya en azından gökyüzü dururken son kapışmalarını bir trende yapıyor olmaları; James McAvoy’un (Michal Fassbender ile beraber filmin tek iki artısı) bir söyleşide ima ettiği gibi kısa süre önce vizyonda olan Captain Marvel filminin sonundaki uzay savaşı ile benzerlikler içeren savaş sahnelerinin trene alınarak, tekrar çekilmiş olması. Sahneler, filmin en az kötü sahneleri olmakla beraber, 2 metrelik mekanda savaşan süper güçlüler çok ama çok yapay duruyor.

4 filmlik bu ikinci X-Men serisinin ilk filmi 60 ların, ikinci filmi 70 lerin havasını çok iyi vermişken; son 2 film 80 leri ve 90 ları hakkıyla yansıtamıyor. Beyaz perdeye ilk defa 2000 yılında daha yetişkin yaşlardaki  X-Men’ler olarak karşımıza çıktığı ilk filmin öncesini anlatıyor (3’ü Wolverine filmi) 10 filmlik Fox/X-Men filmlerinin sonuncusu.

Fox’un X-Men serisine bu veda filmi maalesef tel tel dökülen bir macera. Serinin en kötü filmi olmuş. Marvel/Disney, Fox’u satın aldığı için “hadi çekelim gitsin” havasında acemi bir yönetmene çektirmelerinden belli. Halbuki Wolverine/Logan o kadar da iyi olmayan yönetmenine rağmen sinema tarihinin en başarılı çizgi roman uyarlamalarından birine imza atan görkemli, kusursuz bir perde kapanışı yapmıştı Logan filmi ile.

SinemADem iyi seyirler dileyemiyor.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*