“E-ticaret ve dijitalleşmeyi, perakende ve yönetim sistemimiz açısından çok önemsiyoruz”

1980 yılından bu yana ticaret hayatının içinde olan firmalardan Aslan Ticaret, 2009 yılında Schafer’ın tüm haklarını satın alarak yoluna emin adımlarla ilerlemeye devam etti.

Murat Aslan, orta vadeli planları arasında ilk etapta bölgesel bir marka olmayı amaçladıklarını belirtti. Ayrıca Aslan, dijitalleşmenin önemine değinerek 2019 yılında atacakları dijital adımlardan da bahsetti. Aslan Ticaret’in ikinci kuşak temsilcilerinden Murat Aslan ile bir araya geldik.

Aslan Ticaret’in nasıl kurulduğundan ve bugün geldiği noktadan bahseder misiniz?

Aslan Ticaret, bir aile şirketi olarak 1980 yılında kuruldu ve kurulduğun günden 2004 yılına kadar elektrikti ev aletleri toptancılığıyla yoluna devam etti. 2004 yılında firmamız Schafer markası ile tanıştı. Önce tüm Türkiye’de markanın temsilciliğini yürütüyorduk. 2009 yılına geldiğimizde ise 82 ülkede markanın tüm haklarını satın aldık ve Schafer’ı dünyaya açmaya karar verdik. Çıktığımız bu marka yolculuğumuza 2012 yılında perakende mağazalarımızı da ekledik. Bu şekilde yeni bir satış kanalı oluşturduk. Bu kanal bizim bazı gerçekleri görerek ihtiyaçlarımıza daha çabuk ulaşmamızı sağladı. Bundan 1-1,5 yıl kadar önce de elektrikli ev aletleri sektörüne giriş yaptık. Çünkü aynı segmentte bulunan müşteriye hitap ediyorduk. Özellikle de perakende noktalarında tüketicilerden de ciddi anlamda büyük talepler geliyordu. Bu sayede elektrikli ev aletleri sektörüne de giriş yaptık.

Bir aile şirketi olan Aslan Ticaret’in ikinci kuşak temsilcilerinden birisiniz. Şirket bünyesinde sizinle birlikte nasıl bir değişiklik yaşandı?

Ben ikinci kuşağı temsil eden 3 kişiden biriyim. 2012 yılında şirkete geçtim. Aile şirketi olduğu için şirketle hep bir ilişkim vardı. Ama profesyonel olarak 2012 yılında şirkete geldiğimde ilk adımım perakende oldu. Bundan önce Schafer’ın hiç perakende noktası bulunmuyordu ama günümüzde toplamda 63 noktası var. Bunun 43 tanesi yurt içinde, 20 tanesi yurt dışında olmak üzere perakende atılımını gerçekleştirdik. 2012 yılından önce ihracatta daha çok satış noktası ile ilerliyorduk. Sadece ürün ihraç ediyorduk. Bugün artık konsept ihraç ediyoruz. Avustralya’da Schafer tabelalı, içerisinde sadece Schafer ürünlerinin satıldığı mağazamız var. Hatta şu anda Melbourne’da ikinci mağazamızı açıyoruz. Bugün Moğolistan’da da mağazamız var. Ürün satmıyoruz, komple mağazayı satıyoruz. 2012 yılında perakende adımını atmamız bizi ihracatta da farklı bir noktaya sürükledi. Biz bu anlamda ikinci kuşakla beraber şirketin satış kanallarına hem yeni bir alan eklemiş olduk, hem de ihracat rakamlarını ve içeriğini değiştirdik. Eskiden sadece ürün satarken bugün konsept satar hale geldik. Ülkemizin de ihtiyacı olan Katma Değerli İhracat yapmaya başladık. Fiyat odaklı bir ihracattan marka odaklı bir ihracata geçtik.

Biraz ürün gamınız özelinde konuşmak istiyoruz. Hangi ürünler üzerine yoğunlaşıyorsunuz?

Elimizde mevcut olan toplamda 4 bin 200 çeşit ürünümüz bulunuyor. Bu ürün grubumuzu üç ana kategoride topluyoruz; sofra, mutfak ve elektrikli ev aletleri. Sofra ve mutfağın kendi içinde tencere, tava, porselen, çatal bıçak takımları gibi birçok alt başlığı var. Bu alt başlıklar da hemen hemen 14-15 kategoriye kadar ulaşıyor. Şu anda markamızı “Schafer Ev ve Yaşam Ürünleri” şeklinde konumlandırıyoruz. Eve ve yaşam adına, evdeki yaşam adına her alanda olmaya çalışıyoruz.

Perakendenin yanında bayilik teşkilatı ile de satışlarınızı gerçekleştiriyorsunuz. Bu noktayı anlatır mısınız? Kaç adet bayiniz var? Kaç kişilik bir kadronuz var?

Şirketin şu anda gözbebeği her ne kadar perakende ve ihracat olsa da büyük çoğunluğunu hala bayi yapılanması oluşturuyor. Burada toplam 850 adet bayimiz var. Bunların alt kırılımları ve şubeli zincirleri olduğu için satış noktalarımız 2 bin 100- 2 bin 200 nokta kadar değişkenlik gösteriyor. Burayı yönetmek çok önemli bir husus. Şirketimizi temsil eden büyük bir kadroyla burada tüm Türkiyedeki bayilerimizle buluşuyoruz. Bölge satış yöneticilerimiz sadece ürün satma konusunda değil markayı temsil etme ve son tüketiciyle buluşturma evrelerinde de çok büyük bir azimle çalışıyorlar.

2018 yılı sizin için nasıl geçiyor?

2018 yılında inkâr edemeyeceğimiz bir dalgalanma söz konusu. Önceden önlemini alan ve borçlanmasını doğru yönetebilen firmalar için ilk 6 ay güzel geçti. Biz çok iyi bir 6 ay geçirdik. İkinci 6 aya biraz daha hazırlıklı giriyoruz. Planlarımızda değişiklikler oldu. Bazı noktalarımızda rakamlarımızda hedef küçülttük. Biz bardağın dolu tarafını görmek istiyoruz. Tüketici ilk defa enflasyon kelimesinin gerçek anlamını bu kadar net görebildi. Bundan dolayı çeyiz adı altındaki tüketim biraz daha hızlanmaya başladı. Biz de bugünkü kur oynamalarının, daha uzun vadede dalgalanmaların ve şiddetin düşeceğini düşünüyoruz. Bütün hazırlığımızı buna göre yaptık. İkinci 6 ayda her ne kadar düşündüğümüzün bir tık altı olsa bile yılsonu bazında yıllık hedefimizi yakalayacağımızı öngörüyoruz.

Bu işi yönetme konusunda üstat olan babanızla birlikte iş yapıyorsunuz. Ailede şirket içindeki görev dağılımını nasıl yapıyorsunuz?

Biz üç kardeş bu şirketteyiz. Babamız her geçen gün üzerindeki yükleri atıyor. Şu anda şirketimizin bütün mali işlerini ve finansmanını babamız yönetiyor. Babam şirketin hala yönetim kurulu başkanı. Biz üç kardeşin de şirket içinde görev dağılımları bulunuyor. Ben perakende ve pazarlama tarafında sorumluyum. Perakende konusunu biraz açmak gerekiyor. Çünkü işin içine ihracat da giriyor. Biz yurt dışında konsept mağaza açıyoruz. Bir ablam e –ticaret ile diğer ablam ise elektrikli ev aletleri grubunun satın alması ile ilgileniyor.

Genç bir ticaret insanı olarak eğitim durumunuzdan da bahseder misiniz?

Koç Üniversitesi İngilizce İşletme bölümünü bitirdim. Şu anda Siyaset Bilimi üzerine yüksek lisans yapıyorum. Bunun haricinde hem sektörel hem de sektör dışı sivil toplum kuruluşlarında görev alıyorum. Aynı zamanda İstanbul Ticaret Odası’nda zücaciye meclis üyesiyim. Burada da elimden geldiğince sektör adına daha doğru bilgileri aktarmak ve dayanışmayı güçlendirmek adına bulunuyorum. Sektörün ihtiyacı da bu. Daha dinamik ve dayanışma içerisinde olan sektörün başarısı daha büyük olur. Her ne kadar ülkemizde sektöre alım satım iyi olsa da yurt dışına açılma fırsatları da yakalanıyor. Ülke olarak buna ihtiyacımız da var. Döviz ihtiyacımız var. Dalgaların bu kadar şiddetli olduğu bir ülkede sörf yapmayı öğrendiğimiz için yurt dışındaki denizler bize kolay geliyor. Buralarda ticaret yapmak kolay. Türk iş adamları olarak sürekli bu dalgalanmalarla boğuştuğumuz için bu yönümüz çok gelişti. Her ne kadar yaşamasak da duyduk. 2001 ve 2008 krizleri herkesin bu yönlerini geliştirdi. Burada dinamizmi, sektörel bilgiyi ve dayanışmayı bir arada tutmayı amaçlıyorum.

Dijitalleşmeye bakış açınız nedir? Markanızla ilgili bu konuda neler yapıyorsunuz?

Bize 2019 hedefleriniz neler deseydiniz de size bu cevabı verecektim. Bizim şu anda en büyük gündemimiz ihracat. Ürün ihracatı yerine konsept ihracatı ve katma değerli ihracat. İkinci ise e-ticaret ve dijitalleşme. E-ticaret ve dijitalleşmeyi perakende ve yönetim sistemimiz açısından çok fazla önemsiyoruz. 2019 yılında, şu anda herkesin kullanmak istediği Omni Channel’ı sağlıklı altyapı ile nasıl bir araya getirebiliriz diye kafa yoruyoruz. E-ticarete ise 43 tane mağazamızı entegre etmeye çalışıyoruz. Tüketici ne kadar özgürleşirse o kadar tüketimini kolaylaştırabiliyor. Burada bu şekilde sağlıklı bir altyapı kurabiliriz. Tüketici internette beğendiği bir ürünü görmek isterse onu en yakın mağazaya getirtebilelim istiyoruz. Bu işi ileriye götürmek istiyoruz. Omni Channel olayı sektörümüzde çok fazla ele alınmadı. Bunu en ciddi anlamda nasıl ele alırız diye düşünüyoruz. Bunun haricinde sosyal medyada bugüne kadar çok fazla aktif değildik ama 2019 yılında çok daha fazla aktif olacağız. Burada da sektörün klişeleşmiş sosyal medya yönetiminden uzaklaşmak istiyoruz. Sadece ürün fotoğrafı paylaşılan ve takipçi sayısı konuşulan bir sosyal medya hesabı yerine aktif kullanılan, müşteriyle sürekli etkileşim halinde olabildiğimiz, onların fikirlerini alabildiğimiz ve onların öngörülerine kulak verebildiğimiz bir platform olsun istiyoruz. Nicelikten ziyade nitelikli bir takipçi kitlemiz olsun istiyoruz. 2019 yılında gündemimizde çokça e-ticaret, e- ihracat ve mağaza ihracatı var.

Türkiye’de fuarcılığı ve sektörel fuarcılığı nasıl buluyorsunuz. Bir değerlendirme yapar mısınız?

Bizim sektörümüzde fuarcılığın geldiği son nokta birazcık soru işaretleri doğurmaya başladı. Fuarlar birkaç noktaya dağıldığı için güç kaybetti. Biz burada fuarları inanılmaz derecede önemli bulunuyoruz. Fuarlar, bizim yılda bir kere bayilerimizle bir araya gelmemize, yüz yüze görüşme imkânı bulmamıza, kendimizi tanıtabilme ve her yıl kendini yenileyen Schafer’ı canlı bir şekilde sunmamıza olanak veriyor. İhracat anlamında yeni pazarlara açılırken fuarların bugüne kadar bize çok katkısı oldu. Bu fuarların yapıldığı ülke sayısının artmasını istiyoruz. Belirli 5 ülke üzerine firmalar getiren fuarlardan ziyade Meksika’dan da bize müşteri getirebilen bir fuar yönetimi ve fuar istiyoruz. Son zamanlarda fuarların birkaç parçaya bölünmesinden dolayı şikâyetçiyiz. Daha ziyade güçlü, dinamik, dünyaya kendisine açabilen, uluslararası anlamda kendisini kanıtlayabilecek yeteneklere sahip fuar yönetimini her zaman istiyoruz. Fuarların sektörü geliştirdiğine çok fazla inanıyoruz. Burada birlik olmanın da çok büyük faydaları var.

Hem marka hem de kişisel olarak kısa, orta ve uzun vadeli hedefleriniz nelerdir?

2019 yılından, yani kısa vadeli hedeflerimizden başlamak istiyorum. İhracatımızı güçlendirmek ve sağlam temellerin üzerine oturtmak istiyoruz. İhracat bu şekilde bize fayda sağlayacak. Orta vadeli planda da belki küresel demek çok ütopik olacak ama ilk etapta bölgesel bir marka olmayı hedefliyoruz. Kuzey Afrika, Ortadoğu, Türki Cumhuriyetler ve Doğu Avrupa hedeflerimiz arasında. Haritada uçakla üç saatte gidebileceğimiz yerleri daire içine alırsak lokasyonu anlamış oluruz. Bu bölgede ilk etapta bölgesel bir marka olmayı planlıyoruz. Burada da mümkün olduğunca mağazalarımızla kendimizi temsil etmek istiyoruz. Şirketimizin ürünleri çok katlı mağazalarda veya süper marketlerde satılıyor. Siz bir tabak da almak isteseniz, blender da almak isteseniz gelir durumunuza göre gideceğiniz iki adres bulunuyor. Biraz daha gelir durumunuz iyiyse çok katlı mağazalar dediğimiz departman storelara gidip oradan alışveriş yapıyorsunuz. Daha uygun bir fiyatta bir ürün istiyorsanız süpermarkete gidiyorsunuz. Ama tek bir çatı altında size mutfakla ilgili her şeyi sunan markaların sayısı çok az. Birçok ülkede böyle markalar yok. Olan ülkeler de belli zaten. Bugün Almanya ve İngiltere dışında bu tarz örnekleri görmek birazcık zor. Bizim amacımız buradaki boşluğu Türk züccaciye markaları olarak doldurmak. Çok güzel bir ihracat şansımız oluyor. Tüketici mağazamıza geldiği zaman tüm mutfak ve ev ihtiyacını biz karşılayabiliyoruz. Burada hala eksikliklerimiz var ama sadece de eksikliklerimizi gidermek adına da ürün gamımızı arttırmıyoruz. Elektrikli ev aletlerine giriş süremizin düşünme aşaması 3 yıl sürdü. Gireli ise daha 1 yıl oldu. Çünkü sattığınız her bir blenderın 4 bin 200 çeşit ürüne sorumluluğu var. Standart ve kalite olarak düşük ürünlerle girmek istemedik. O yüzden bugün ürünlerimizin imalatını yaptırdığımız fabrikaları ve yerleri oldukça fazla araştırdık ve buna göre karar verdik. Türkiye’nin ve dünyanın en iyi markaları da bu fabrikalarda üretiliyor. Asla daha kötüsüne kaçmıyoruz. Ürün ailemizdeki her bir ürünün diğer 4 bin 200 ürüne karşı sorumluluğu var. Bunun bilincindeyiz. Hepsinin tepesinde 2004 yılında beri yatırım yaptığımız markamız olan Schafer var. Yazılı, basılı ve görsel olan tüm mecralarda Schafer’a yatırım yaptık. Markamızı daha da güçlendirmek adına orta vadede ürün çeşidimizi markamıza yakışır biçimde attırmak istiyoruz.

Eklemek istediğiniz bir şeyler var mıdır?

Ülkemiz her ne kadar zaman zaman belirli dalgalanmalarla boğuşmak zorunda kalsa da, hala yılda 650 bin tane evliliğin yapıldığı bir ülke. 80 milyonluk genç nüfusumuz ile çok dinamik bir ülkeyiz. Karamsar olmaktan ziyade bu dalgalanmalarla nasıl boğuşacağımızın yolunu ararsak iyi olur. Dünyanın birçok ülkesine göre ekonomik anlamda güçlü ve verimli bir yerde yaşıyoruz. Firma ve şahıs olarak geleceğe güvenle bakıyorum. Bu dalgalanmaları yendiğimiz zaman eskisinden de daha iyi olacağımızı düşünüyoruz.

Sizden beslenen ve sizden alışveriş yapan bir kitle var. Özellikle de bir bayi kitlesi var. Onlara vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Biz bayilerimizle iş ortağıyız. Aslında hep beraber bu gemiyi yürütmeliyiz. Biz de bayilerimizle ve iş ortaklarımızla, iş paydaşlarımızla aynı gemideyiz. Burada sadece anlık kararlar yerine firmaların markacı, markaların da firmacı olması gerektiğini düşünüyoruz. Markalar ve firmalar nasıl orta vadeli planlar yapıyorsa, bayilerin de orta vadeli planlar yapması gerektiğini düşünüyor ve tavsiye ediyorum. Şu anda çok güzel bir bayi yapımız var. Biz bunu her geçen gün biraz daha kemikleştirmeye çalışıyoruz. Belki 700 tane bayimiz olsun istiyoruz ama gerçekten Schafer ile iç içe girebilmiş, şirketin dinamiğini bilen, ürünlerini bilen ve bu marka ile bir yolculuk yapmaya karar vermiş kişilerden olsun istiyoruz. Firmalar ile herkes karşılıklı empati kurmalı. Markalar dağıtıcılarla, dağıtım kanalları da markalarla empati kurarsa çok daha iyi iş birlikleri ortaya çıkar diye düşünüyorum.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*